Aptal görünmeyi sevmiyorum.
- I don't like looking foolish.
Aptal görünmekten korkuyordum.
- I was afraid of looking stupid.
Bir kişinin bir şeye bakış şekli onun durumuna bağlıdır.
- A person's way of looking at something depends on his situation.
Bir şeye bakış şeklin senin durumuna bağlıdır.
- Your way of looking at something depends on your situation.
Biz güzel manzaraya bakarak ayakta durduk.
- We stood looking at the beautiful scenery.
O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
- Many nights did he spend, looking up at the stars.
Sen kötü görünümlü değilsin.
- You're not bad looking.
O komik görünümlü bir araba.
- That's a funny looking car.
Teşhir vitrine bakmaktan vazgeçti.
- She stopped looking at the show window.
Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
- Both of them went to the window to look outside.
Diğerlerini görünüşleriyle yargılamamalısın.
- You shouldn't judge others on how they look.
Tom görünüş biçimini çok önemsiyor.
- Tom cares a lot about the way he looks.
Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
- Let's look at the problem from a different point of view.
Tom, John'un Mary'ye bakış tarzını sevmiyor.
- Tom doesn't like the way John looks at Mary.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
Tom iyi görünümlü ve karizmatiktir.
- Tom is good looking and charismatic.
Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
- She asked me to look after her baby in her absence.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
O gerçekten yakışıklı.
- He's really good looking.
O yaşına göre yakışıklı.
- He's good looking for his age.
Mary Tom gibi bir adam aramaktadır.
- Mary has been looking for a guy like Tom.
Tom iş aramak için Boston'a geldi.
- Tom came to Boston looking for work.
Tom beklemekten bıkmış gibi görünüyor.
- Tom looks like he's tired of waiting.
Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
- I really look forward to your visit in the near future.
Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
- I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
Mike öfkeli bir görüntü takındı.
- Mike wore an indignant look.
O beni her ne zaman görse bana edepsiz bir görüntü verir.
- She gives me a nasty look every time she sees me.
Mary çok güzel bir kadın.
- Mary is a very good-looking woman.
O, güzel olduğunu söyledi.
- She said that she was good-looking.
O yakışıklı bir adam.
- He's a good-looking man.
Tom son derece yakışıklı bir adam.
- Tom is an extremely good-looking man.
Erkekler erkeksi görünmek isterler.
- Men like to look masculine.
Tom aptal görünmek istemiyor.
- Tom doesn't want to look foolish.
O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
- Many nights did he spend, looking up at the stars.
O bana baktı ve gülümsedi.
- She looked at me and smiled.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
O seni görmek için sabırsızlanıyor.
- He is looking forward to seeing you.
Ben kısa sürede sizi tekrar görmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm looking forward to seeing you again soon.
When I opened there was an awful-looking man at the door.
Another elderly, imposing-looking man cameup beside Abbott.
Tom hakkında ne düşünüyorsun? Onun güzel bir sesi var. Sadece güzel bir ses mi? Pekala, onun yüzü özel bir şey değil, değil mi? Gerçekten mi! Sanırım o oldukça yakışıklı.
- What did you think of Tom? He's got a nice voice. Just a nice voice? Well, his face is nothing special, right? Really! I think he's pretty good looking.
Bu kadın çok güzel görünüyor.
- This woman is very good looking.
O güzel küçük kıza bakın.
- Look at that pretty little girl.
Kafasını erkeğin omuzuna koymuş olan kız şaşkın şaşkın etrafına bakındı.
- The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.
a funny-looking dog.
If looks could kill.
It looks as if it’s going to rain soon.
Let’s have a look under the hood of the car.
Look to it yourself, father, answered Telemachus, for they say you are the wisest counsellor in the world, and that there is no other mortal man who can compare with you. .
Don’t look in the closet.
I look to each hour for my lover’s arrival.
That painting looks nice.
The hotel looks over the valleys of the HinduKush.
Why didn't any of my babysitters ever look like you?
- How come none of my babysitters ever looked like you?
How come none of my babysitters ever looked like you?
- Why didn't any of my babysitters ever look like you?
... you're looking for a job, but you don't know who the heavy hitters are, in the future you ...
... looking at it on Android, and you're looking at it on iOS, ...