located in the immediate vicinity

listen to the pronunciation of located in the immediate vicinity
İngilizce - Türkçe

located in the immediate vicinity teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

present
{i} mevcut

Tom'un dışında herkes mevcuttu. - All but Tom were present.

Kabinenin her üyesi mevcuttu. - Every member of the cabinet was present.

present
{i} şu an

O, şu anki maaşından memnun. - She is content with his present salary.

Şu andaki hükümetin çok sayıda problemleri var. - The present government has many problems.

present
{i} hediye, armağan
present
{s} şimdiki

Şimdiki işimi bırakacağım. - I am going to leave my present job.

Şimdiki durumdan bir çıkış yolu arıyoruz. - We are groping for a way out of the present situation.

present
{s} halihazırdaki
present
bergüzar
present
gün

Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım. - I got you a pen as a birthday present.

Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum. - I would like to give him a present for his birthday.

present
{i} belge
present
tanıtmak
present
sahnede göstermek
present
{i} şimdiki zaman

Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak. - In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future.

Şimdiki zaman gibi zaman yok. - There's no time like the present.

present
{s} adı geçen
present
(fiil) sunmak, sahneye koymak, vermek, bulunmak (iltifat), tanıtmak, takdim etmek, ortaya koymak, ileri sürmek, aday göstermek, arzetmek, çıkarmak, ibraz etmek, nişan almak, doğrultmak (silah), doğrultmak, sahnelemek
present
{f} takdim etmek
present
takdim etme
present
şu anki

O, şu anki maaşından memnun. - She is content with his present salary.

Şu anki maaşından memnun musun? - Are you content with your present salary?

present
bugünkü

Taoizm bugünkü Henan ilinde M.Ö. 604'te doğmuş bir pir olan Laozi'nin öğretileri üzerine kurulmuştur. - Taoism was founded on the teachings of Laozi, a sage born in 604 B.C. in present-day Henan Province.

Bugünkü durumundan memnundur. - He is content with his present state.

present
{s} bulunan, hazır, mevcut: the animals present in this region bu bölgede bulunan
İngilizce - İngilizce
present

Several people were present when the event took place.

located in the immediate vicinity

    Heceleme

    lo·ca·ted in the im·me·di·ate vi·cin·i·ty

    Türkçe nasıl söylenir

    lōkeyd în dhi îmidiıt vısînıti

    Telaffuz

    /ˈlōˌkād ən ᴛʜē əˈmēdēət vəˈsənətē/ /ˈloʊˌkeɪd ɪn ðiː ɪˈmiːdiːət vəˈsɪnətiː/