Tom Mary'ye herhangi bir ödünç para veremediğini söyledi.
- Tom said he couldn't loan any money to Mary.
Ben Tom'a biraz ödünç para verdim.
- I loaned Tom some money.
Senden borç istemeye cesaretim yok.
- I haven't got the nerve to ask you for a loan.
Tom'un Mary'den borç para istemeye cesareti var.
- Tom has a lot of guts asking Mary for a loan.
Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
- The bank loaned her 500 dollars.
Bana bir kalem ödünç verebilir misin?
- Can you loan me a pen?
Tom bize biraz ödünç para vermeye istekli olacağını söylüyor.
- Tom says he'd be willing to loan us some money.
Tom, Mary'yi ona biraz ödünç para vermesi için ikna etti.
- Tom convinced Mary to loan him some money.
Tom'un avans ricası geri çevrildi.
- Tom's loan request was turned down.
Kimse bana para borç vermez.
- Nobody would loan me money.
Tom, Mary'ye bir dolar borç verdi.
- Tom loaned Mary a dollar.
Bir taksi için bana otuz dolar borç verebilir misin?
- Can you loan me thirty dollars for a cab?
Şirket bankanın yeni makineler almak için onlara bir miktar para ödünç vermesini istedi.
- The company asked the bank to loan them some money to buy new machinery.
Keşke arabamı Tom'a ödünç vermeseydim.
- I wish I hadn't loaned Tom my car.
Bana bir kalem ödünç verebilir misin?
- Can you loan me a pen?
Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
- The bank loaned her 500 dollars.
Sanırım Tom'a borç para vermek kötü bir fikir.
- I think it's a bad idea to loan Tom money.
I am driving a loaner while my car is in the shop.
Thank you for the loan of your lawn mower.
He made a payment on his loan.
He got a five grand loan.
When you loan somebody something, they have the responsibility to safeguard it.