Ben İngilizceden Japoncaya kelimesi kelimesine tercüme yapmadım.
- I didn't literally translate from English into Japanese.
Korkarım ki senin çevirin aşırı derecede kelimesi kelimesine.
- I am afraid your translation is overly literal.
Onu harfi harfine almayın. O abartma eğilimindedir.
- Don't take it literally. He is inclined to exaggerate.
Metni harfi harfine çevirdi.
- She translated the text literally.
Gördüğüm şey karşısında tam anlamıyla afallamıştım.
- I was literally stunned by what I saw.
Dedektif olay hakkında binlerce insanı tam olarak sorguladı.
- The detective questioned literally thousands of people about the incident.
Onu harfi harfine almayın. O abartma eğilimindedir.
- Don't take it literally. He is inclined to exaggerate.
Metni harfi harfine çevirdi.
- She translated the text literally.
Onlar bir edebi çeviri ekleyebilirler.
- They can add a literal translation.
Edebi bir çeviri ekleyebilirsin.
- You can add a literal translation.
Motomot -kelime kelime çevirmek, çevirideki en yaygın hatalardan biridir.
- One of the most widespread errors in translating is to translate too literally – word by word.
Berbat safra kesesi ameliyatından sonra, hasta hem mecazi olarak hem de kelimenin tam anlamıyla, safra ile doluydu.
- After the botched gallbladder surgery, the patient was filled with bile, both figuratively and literally.
Gördüğüm şey karşısında tam anlamıyla afallamıştım.
- I was literally stunned by what I saw.
Barbie bebeğine benzemek Mary'nin en büyük dileğiydi. Kötü cin bu dileği çok harfiyen yorumladı.
- It was Mary's greatest wish to look just like her Barbie doll. The evil genie interpreted this wish too literally.
Onun görüşlerini harfiyen almayın.
- Don't take his remarks too literally.
Bu abartmasız ve mecazi olarak harikulade.
- This is literally and figuratively out of this world.
Ben İngilizceden Japoncaya kelimesi kelimesine tercüme yapmadım.
- I didn't literally translate from English into Japanese.
O gerçekten hayatımı mahvedebilir.
- That could literally ruin my life.
Ben şimdi gerçekten ağlıyorum.
- I am literally crying right now.
Onun söylediğini tam olarak anladım.
- I took what she said literally.
Sos yapmak tam olarak bir dakika sürer.
- It takes literally a minute to make the sauce.
Tom her gün en az bir litre suyu içmenin kesinlikle gerekli olduğuna inanıyor.
- Tom believes it's absolutely necessary to drink at least a liter of water every day.
10.5 litre nitrik aside deney için ihtiyacı vardı.
- She needed 10.5 liters of nitric acid for the experiment.
Barbie bebeğine benzemek Mary'nin en büyük dileğiydi. Kötü cin bu dileği çok harfiyen yorumladı.
- It was Mary's greatest wish to look just like her Barbie doll. The evil genie interpreted this wish too literally.
Onun görüşlerini harfiyen almayın.
- Don't take his remarks too literally.
O, cümlenin gerçek anlamını açıklıyor.
- He explains the literal meaning of the sentence.
O gerçekten hayatımı mahvedebilir.
- That could literally ruin my life.
Aslına uygun bir çeviri ekleyebilirsin.
- You can add a literal translation.
The literal translation is “hands full of bananas” but it means empty-handed.
When I saw on the news that there would be no school tomorrow because of the snowstorm, I literally jumped for joy, and hit my head on the ceiling fan.
You literally put it in the microwave for five minutes and it's done.
Ants got into my computer and literally scrambled my data: Bugs were in my hardware.
You literally become the ball in a tennis match, you become the report that you are working on.
... So I literally sat down and I did-- ...
... your debts from a payday lender could literally — and legally — threaten to take away ...