Dilbilimsel sadelik mantıksızdır.
- Linguistic purism is unreasonable.
Dilsel güzelliğin gelişmiş algısı hâlâ onda eksik.
- A developed perception of linguistic beauty is still lacking in her.
Biz başkalarına kendi dilsel normlarını empoze etmeye çalıştığımızda biz antidemokratik miyiz?
- Are we undemocratic when we try to impose our own linguistic norms on others?
Emily, üniversitesinde Almanca dilbilimi okuyor.
- Emily is studying German linguistics at her university.
Bu kitap yeni dilbilim teorisi ile ilgilenir.
- This book deals with the new theory of linguistics.
Bilişimsel dil bilimi eğitimi yapmak için çeşitli dilleri bilmek gerekli, ancak, insan bilgisayarların kullanımı da bilmelidir.
- In order to study computational linguistics it's necessary to know various languages, however, one also has to be familiar with the use of computers.
Bilişimsel dil bilimi eğitimi yapmak için çeşitli dilleri bilmek gerekli, ancak, insan bilgisayarların kullanımı da bilmelidir.
- In order to study computational linguistics it's necessary to know various languages, however, one also has to be familiar with the use of computers.
Bilişimsel dil bilim öğrenimi yapmaktadır.
- He studies computational linguistics.
Benim branşım dilbilimi.
- My major is linguistics.
Profesör Ito dilbilimi eğitimi için Amerika Birleşik Devletlerine gitti.
- Professor Ito went to the United States for the purpose of studying linguistics.
The message is that we need language features that deal with schematic and linguistic discrepancies.