Bana o şekilde karşılık verme.
- Don't talk back to me like that.
Onu o şekilde bırakmak ister misin?
- Do you want to leave it like that?
Biraz şekerleme ve bunun gibi, ben bir papatya gibi tazeyim.
- A little nap and, just like that, I'm as fresh as a daisy.
Bunun gibi hikayeler beni büyülüyor.
- Stories like that fascinate me.
Ben asla öyle bir şey söylemezdim.
- I'd never say something like that.
Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
- I don't know about things like that.
Böyle bir durumun tekrar olacağının olası olmadığını düşünüyorum.
- I think it's unlikely that a situation like this one would ever occur again.
Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.
- Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines.
Hiç bunun gibi bir şey gördün mü?
- Have you ever seen anything like this?
Tatoeba'ya bunun gibi bir cümle ekleyemem.
- I cannot add a sentence like this to Tatoeba.
Bu şekilde giyindiğim için üzgünüm.
- I'm sorry that I'm dressed like this.
Biz onu bu şekilde bırakamayız.
- We can't leave him like this.
Bütün öğretmenler böyle davranmaz.
- Not all teachers behave like that.
Böyle bir şeyi kim yapardı?
- Who would do something like that?
senin gibi birini istiyorum.
Keşke senin gibi şarkı söyleyebilsem.
- I wish I could sing like you do.
Senin gibi bir kız arıyorum.
- I've been looking for a girl like you.
He was playing in the yard and, then, like that, he was gone.
And then the truck turned, the box fell out the back, and the truck just kept going. / Yea, like that..
... like me talking warmly about TPMs. After all, these are the technologies that make it possible ...
... And sometimes it was like, me trying to keep up with ...