like, similar; of a particular kind; of a certain degree

listen to the pronunciation of like, similar; of a particular kind; of a certain degree
İngilizce - Türkçe

like, similar; of a particular kind; of a certain degree teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

such
çok

Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın. - You do such a thing once too often and get punished.

Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur. - You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.

such
bu gibi

Bu gibi durumlarda ne yapacağımı bilmiyorum. - I do not know what to do in such cases.

Bu gibi olaylar oldukça yaygındır. - Such incidents are quite common.

such
as such böyle olmak sıfatıyla
such
{z} 1. öyle/şöyle/böyle bir kişi/şey; öyle/şöyle/böyle kişiler/şeyler: It's his philosophy, if it may be called such. Onun felsefesidir, eğer
such
(sıfat) öyle, böyle, bu gibi, bu tür, o kadar, çok
such
oldukça

Böyle bir olay burada oldukça yaygındır. - Such an event is quite common here.

O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun. - It's not such a big problem. You're worrying way too much.

such
(zarf) çok, öylesine, böylesine, oldukça
such
o gibi
such
böylesine

Böylesine büyük bir silahlanma için paramızın olup olmadığı sorusunu göz önüne almalıyız. - We must consider the question of whether we can afford such huge sums for armaments.

Aklında ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, böylesine olumlu teklifi reddetti. - I have no idea what he has in mind, rejecting such a favorable proposal.

such
meselâ

Pek çok meyve ihraç ederler, mesela portakal, greyfurt ve limon. - They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.

such
ne kadar da

Ne kadar da aptalsın! - You're such an idiot!

Ne kadar da güzel bir adın var. - You have such a beautiful name.

such
şu kadar
such
ne kadar

Ne kadar da aptalsın! - You're such an idiot!

Tom ve Mary mükemmel bir çiftti. Ne kadar utanç verici. - Tom and Mary were a perfect couple. It's such a shame.

such
öylesine çok
such
öylesi

Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın. - You do such a thing once too often and get punished.

Hikayeye inanacak kadar öylesine aptal değildir. - He is not such a fool as to believe that story.

such
bu
such
öyleleri
such
o kadar çok

Soğuk o kadar çoktu ki kuşlar aniden düştü. - The frost was such that the birds fell on the fly.

Yoğun trafiğin gürültüsü o kadar çoktu ki polis kendini duyuramadı. - The noisy of heavy traffic was such that the policeman could not make himself heard.

İngilizce - İngilizce
{s} such
like, similar; of a particular kind; of a certain degree