Hidrojen en hafif elementtir.
- Hydrogen is the lightest element.
Onun yüzünü loş bir ışıkta gördüm.
- I saw his face in the dim light.
Işık yılı, ışığın bir yılda gittiği mesafedir.
- A lightyear is the distance that light travels in one year.
Henüz sabahın beşiydi ama yine de aydınlıktı.
- It's just five in the morning, but nevertheless it is light out.
Dışarısı hâlâ aydınlık.
- It is still light outside.
Sorumluluk omuzda hafiftir.
- The burden is light on the shoulder.
Onu hafife almasan iyi olur.
- You'd better not make light of him.
Işık yılı, ışığın bir yılda gittiği mesafedir.
- A lightyear is the distance that light travels in one year.
Güneş bizi ışık ve ısı verir.
- The sun gives us light and heat.
Gözümde nursun ...ve başımda tacın.
- You're the light of my eyes ... and crown of my head.
İyi olması için pâte brisée ince ve dilimler hâlinde olmalıdır.
- To be good, pâte brisée should be light and flaky.
Bu dizüstü bilgisayar ince ve hafif.
- This laptop is thin and light.
Bir mum yakmak karanlığı lanetlemekten daha iyidir.
- It is better to light a candle than to curse the darkness.
Çiti Tom'a açık yeşile boyattık.
- We had Tom paint the fence light green.
Durumla ilgili ayrıntılı açıklaman benim anlamamı sağladı.
- Your detailed explanation of the situation has let me see the light.
Tom yemek odası lambasını açtı.
- Tom flipped on the dining room light.
Kırmızı lamba tehlike halinde yanar.
- The red lamp lights up in case of danger.
O, soğuk olmasına rağmen ateşi yakmadı.
- Though it was cold, he didn't light the fire.
Sigaram için bana bir ateş ver.
- Give me a light for my cigarette.
Yükü hafifletmek zorundayız.
- We have to lighten the load.
Tom Mary'nin kapısını hafifçe çaldı.
- Tom knocked lightly on Mary's door.
Tom hafifçe tavsiye vermez.
- Tom doesn't give advice lightly.
Bu ayakkabılar ışıklı.
- These shoes have lights in them.
Doğru kelime ve doğruya yakın kelime arasındaki fark şimşek ve ateş böceği arasındaki farktır.
- The difference between the right word and almost the right word is the difference between lightning and the lightning bug.
Işık dalgaları uzayda ve farklı türde malzemelerde yolculuk ederler.
- Light waves travel through space and various kinds of materials.
Genellikle az eşya ile seyahat etmeye çalışırım.
- I usually try to travel light.
Sevilmek, tüketilmektir. Sevmek tükenmez yağ ile ışık vermektir. Sevilmek, varlığı durdurmak, sevmek katlanmaktır.
- To be loved is to be consumed. To love is to give light with inexhaustible oil. To be loved is to stop existing, to love is to endure.
Meydan parlak ışıklarla aydınlatıldı.
- The square was illuminated by bright lights.
Parlak ışık Markku'yu rahatsız etti.
- The bright light disturbed Markku.
Karanlık pencereden gelen bir ışık pırıltısı vardı.
- There was a glimmer of light from the dark window.
Lütfen bir mum yakın.
- Please light a candle.
Tom tüm kibriti tüketti bu yüzden ateşi yakamadı.
- Tom ran out of matches so he couldn't light the fire.
Bir güneş tutulması ay güneş ışığını engellediği zaman olur.
- A solar eclipse is when the Moon blocks the light from the Sun.
Hayat yağmur ve güneş ışığı, kar ve ısı, gök gürültüsü ve şimşek ve de kış ve yazdan oluşur.
- Life consists of rain and sunshine, of snow and heat, of thunder and lightning, and of winter and summer.
Ben karanlıkta lamba anahtarını hissettim.
- I felt for the light switch in the dark.
Tom lamba anahtarını açtı.
- Tom clicked the light switch on.
Gün ışığı ortalığı aydınlatır, acılar da ruhu.
- Sun lights the landscape, pain illuminates the soul.
Sami bir daha gün ışığını görmeyi hak etmiyor.
- Sami doesn't deserve to see the light of day again.
Lütfen ışığı açar mısınız?
- Could you turn on the light please?
Güneş ışığında okumak gözlerine zarar verebilir.
- It can harm your eyes to read in the sun's light.
Tom, deniz feneri bekçisi ve yalnız bir hayat sürüyor.
- Tom is a lighthouse keeper and leads a lonely life.
Hâlâ deniz fenerine gitmek istiyor musun?
- Do you still want to go to the lighthouse?
Long after lay he musing at her mood, / Much grieu'd to thinke that gentle Dame so light, / For whose defence he was to shed his blood.
I made some light comment, and we moved on.
This artist clearly had a light, flowing touch.
I prefer to travel light.
She lit her last match.
Can you throw any light on this problem?.
Picasso was one of the leading lights of the cubist movement.
Now these notions are twofold, actions or habits , which are durable lights and notions, which we may use when we will.
The average length of a light on a 15x15 grid is 7 or 8.
She fell out of the window but luckily lit on her feet.
This light beer still gets you drunk if you have enough of it.
We took a light aircraft down to the city.
I lit upon a rare book in a second-hand bookseller's.
My bag was much lighter once I had dropped off the books.