Bu bir ömür boyu şanstır.
- This is the chance of a lifetime.
Tom'un daha fazla sabuna ihtiyacı yok. Mary ona bir ömür boyu yetecek kadar sabun verdi.
- Tom doesn't need any more soap. Mary gave him enough to last a lifetime.
Hayatının rüyası sonunda gerçek oldu.
- Her dream of a lifetime finally came true.
Bir bilim adamı hayatı boyunca düzinelerce kitap okuyacak, ama hala öğrenecek çok daha fazla şeyi olduğuna inanıyorum.
- A scientist will read dozens of books in his lifetime, but still believe he has a lot more to learn.
Bu, bir ömür boyu süren fırsattır.
- This is the opportunity of a lifetime.
Tom'un daha fazla sabuna ihtiyacı yok. Mary ona bir ömür boyu yetecek kadar sabun verdi.
- Tom doesn't need any more soap. Mary gave him enough to last a lifetime.
O kadın beni ömür boyu ben olduğum için sevecekse ben onunla evlenirim.
- If that woman will love me for who I am for a lifetime, I would marry her.
Bu bir ömür boyu şanstır.
- This is the chance of a lifetime.
Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
- You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
I've been waiting a lifetime for a train.
... the lifetime of the web. ...