Tom'un cansız bedeni su üzerinde yüzüyordu.
- Tom's lifeless body floated on the water.
Tom'un cansız bedeni bir ormanda bulundu.
- Tom's lifeless body was found in a wood.
Dünyadaki tropikal yağmur ormanları, gezegende yaşamın ekolojik zincirine kritik bağlantılıdır.
- The world's tropical rainforests are critical links in the ecological chain of life on the planet.
Bütün hayvan türleri yaşamak için içgüdüsel dürtüye sahiptir.
- All forms of life have an instinctive urge to survive.
Facebook, Twitter, YouTube ve Blogger hayatımızı tehdit ediyor.
- Facebook, Twitter, YouTube and Blogger are threatening our life.
Hayat kesin bir bilim değildir, bir sanattır.
- Life is not an exact science, it is an art.
Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
- You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
Adama ömür boyu hapis cezası verildi.
- The man was given a life sentence.
Varlıklı bir bayan olarak Leyla'nın yaşamı bir seraptı.
- Layla's life as a wealthy lady was a mirage.
Bir kelebeğin ortalama yaşam süresi ne kadar?
- What's the average lifespan of a butterfly?
Yetmiş ya da seksen yıl bir insanın normal yaşam süresidir.
- Seventy or eighty years is the normal span of a man's life.
Bu gemide kaç tane cankurtaran sandalı var.
- How many lifeboats are on this ship?
Tom yaz boyunca bir cankurtaran olarak çalıştı.
- Tom worked as a lifeguard during the summer.
Monoton günlük yaşantısı yüzünden bunalmış gibi görünüyor.
- He seems to be oppressed by his monotonous daily life.
Tom Mary'ye Boston'daki yaşantı hakkında birçok soru sordu.
- Tom asked Mary many questions about life in Boston.
Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
- She soon adjusted herself to village life.
Yaşam olduğu sürece umut da olacaktır.
- While there is life, there is hope.
Pek çok dinler ölümden sonra hayat vadediyor.
- Very many religions promise life after death.
Sami hayatını kurtarmak için harekete geçmek zorundaydı.
- Sami had to act to save his life.
Onun yüzsüzce meydan okuma hareketi neredeyse hayatına mal oluyordu.
- His brazen act of defiance almost cost him his life.
Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.
- One's lifestyle is largely determined by money.
Hayatta derece yapmak için hepimiz çok çalışırız fakat sadece birkaç kişi başarır.
- We all try hard to make the grade in life, but only a few succeed.
Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
- Health and vitality are important for long life.
Onlar şehir hayatına can atıyorlar.
- They are longing for city life.
Ülkesi için canından vazgeçti.
- He gave up his life for his country.
Tom geçen pazartesi günü ayrıldı.
- Tom departed last Monday.
O çok yakında ayrıldı.
- She departed very soon.
Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
- Health and vitality are important for long life.
Bebek şaşırtıcı bir biçimde canlı gibiydi.
- The doll was surprisingly lifelike.
Bazı insanlar ölümden sonra ebedi hayata inanıyorlar.
- Some people believe in eternal life after death.
Kısa sürede yaşam tarzına alıştı.
- She soon adjusted to his way of life.
Bu Amerikan yaşam tarzıdır.
- This is the American way of life.
...I realize as never before how cheap and valueless a thing is life. Life seems a joke, a cruel, grim joke. You are a laughable incident or a terrifying one as you happen to be less powerful or more powerful than some other form of life which crosses your path; but as a rule you are of no moment whatsoever to anything but yourself. You are a comic little figure, hopping from the cradle to the grave. Yes, that is our trouble--we take ourselves too seriously; but Caprona should be a sure cure for that. She paused and laughed.
The life of this milk carton may be thousands of years in this landfill.
He gets up early in the morning, works all day long — even on weekends — and hardly sees his family. That's no life!.
She's my love, my life.
His life of the founder is finished, except for the title.
Scoring 1000 points is rewarded with an extra life.
And he is the life of the party at the Musgroves for precisely this reason: the navy has made him into a great storyteller.
I am thy father’s spirit; doom’d for a certain term to walk the night, and, for the day, confin’d to waste in fires till the foul crimes done in my days of nature are burnt and purg’d away.
- I am your father's spirit, doomed for a certain time to walk the night, and during the day I am confined to burn in fires, until the evil crimes I had done in my life are burnt and purged away.