Müzik benim ilk aşkımdı ve son aşkım olarak kalacak!
- Musik war meine erste Liebe und sie wird auch meine letzte sein!
Bu şarkı bana ilk aşkımın acısını hatırlatıyor
- Dieses Lied erinnert mich an meinen ersten Liebeskummer.
Dünyada aşktan daha büyük bir gizem yoktur.
- Es gibt in der Welt kein größeres Mysterium als die Liebe.
İçimde aşk için yanıp tutuşan doyumsuz bir özlem var.
- In mir lodert ein unstillbares Sehnen nach Liebe.
Dünyada insanın çok fazla alıp veremeyeceği tek şey sevgidir.
- Die einzige Sache der Welt, von der man nie zu viel bekommen oder geben kann, ist Liebe.
Bizim ilişkimiz çok içten ve sevgi dolu.
- Unsere Beziehung ist sehr innig und liebevoll.
Ben annemi seviyorum ve annem beni seviyor.
- Ich liebe meine Mutter, und meine Mutter liebt mich.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- Ich mag lieber Kaffee als Schwarztee.
will-JB.
Seni seviyorum, Laurie.
- Ich liebe dich, Laurie.
Fransa, seni seviyorum!
- Frankreich, ich liebe dich!
Sende üç şeyi fark eden insana güven: gülümsemenin ardında sakladığın acıyı, öfkenin ardındaki sevgiyi, suskunluğunun ardındaki sebebi.
- Vertraue dem Menschen, der drei Dinge an dir bemerkt: den Kummer hinter deinem Lächeln, die Liebe hinter deinem Zorn und den Grund deines Schweigens.
Birbirlerini sevgi dolu öptüler.
- Die Liebenden küssten einander.
Merhaba, canım, sevgilim, tatlım, kaderim. Günün nasıldı?
- Hi, my dear, my darling, my honey, my destiny. How was your day?
Tom benim değerli bir arkadaşım.
- Tom is a dear friend of mine.
Bu kasaba bizim için değerlidir.
- This town is dear to us.
Open the door, dear children — your mother's brought each of you something.
- Öffnet die Tür, liebe Kinder, eure Mutter hat jedem von euch etwas mitgebracht.
My dear child, stay down here, otherwise the mean geese will bite you to death.
- Mein liebes Kind, bleib hier unten stehen, die bösen Gänse beißen dich tot.