Sami, hapis cezasını azaltmak için Leyla'nın aleyhine ifade vermeyi kabul etti.
- Sami agreed to testify against Layla in order to lessen his sentence.
Düzensiz malzemelerin etkisini azaltmak zorundaydık.
- We had to lessen the impact of the erratic supplies.
Düzensiz malzemelerin etkisini azaltmak zorundaydık.
- We had to lessen the impact of the erratic supplies.
Senin hataların bile sana olan saygımı azaltmaz ve arkadaşlıkta önemli olan budur.
- Even your faults do not lessen my respect for you, and in friendship this is what counts.