O, polisiye hikâyeler okumaktan hoşlandı.
- He enjoyed reading detective stories.
Amerikan romanları okumayı severim.
- I like reading American novels.
Bu kitap iki kez okumaya değer.
- This book is worth reading twice.
Sanırım bu kitap okumaya değer.
- I think this book is worth reading.
O bir kitap okuyor mu? Evet, o okuyor.
- Is she reading a book? Yes, she is.
New York Times'ı okuyorum.
- I'm reading the New York Times.
Diğer bazı kitapları okumaya çalışmayı planlıyorum.
- I plan to try reading some other books.
Onların arabalarında önce Irak sonra Fransa diye okunan çıkartmalar vardı.
- They had stickers on their cars reading: First Iraq then France.