Her face was stained with tears.
- Onun yüzü gözyaşlarıyla lekeliydi.
There is yet one minor blemish.
- Henüz küçük bir leke var.
Salmonella outbreaks blemished spinach importers' reputation for running clean factories.
- Salmonella salgınları ıspanak ithalatçılarının temiz fabrika çalıştırma itibarını lekeledi.
The coffee stain was difficult to remove.
- Kahve lekesini çıkarmak zordu.
It's going to be difficult to remove this stain.
- Bu lekeyi çıkarmak zor olacak.
I have spots in my skin by stress.
- Stres nedeniyle cildimde lekelerim var.
The incident left a spot on his reputation.
- Kaza onun şöhretinde bir leke bıraktı.
There were blood spatters on the wall.
- Duvarda kan lekeleri vardı.
Dan found blood spatter on the wall.
- Dan duvarda kan lekesi buldu.
I got an ink blot on this form.
- Bu formda bir mürekkep lekesi yaptım.
There were ink blots on the paper.
- Kağıtta mürekkep lekeleri vardı.
Why do you like smearing China so much?
- Neden Çin'i bu kadar lekelemekten hoşlanıyorsun?