leke

listen to the pronunciation of leke
Türkçe - İngilizce
stain

It's going to be difficult to remove this stain. - Bu lekeyi çıkarmak zor olacak.

This fabric stains easily. - Bu kumaş kolayca lekelenir.

spot

I have spots in my skin by stress. - Stres nedeniyle cildimde lekelerim var.

The incident left a spot on his reputation. - Kaza onun şöhretinde bir leke bıraktı.

taint
blemish

There is yet one minor blemish. - Henüz küçük bir leke var.

Her skin was white as milk and she had not a single blemish anywhere. - Onun teni süt gibi beyazdı ve hiçbir yerinde tek bir lekesi yoktu.

blur
(Otomotiv) spatter

There were blood spatters on the wall. - Duvarda kan lekeleri vardı.

Dan found blood spatter on the wall. - Dan duvarda kan lekesi buldu.

mole
speckle
(Havacılık) spool
discolour
mark
discredit
blemish, spot, fleck; birthmark
smirch
fleck
smear

Why do you like smearing China so much? - Neden Çin'i bu kadar lekelemekten hoşlanıyorsun?

cloud
splodge
tarnish
blotch
maculation
stain, spot, blot
discolouration [Brit.]
blob
stain or blot (on one's character or reputation)
attaint
soil
discoloration
macula
splotch
stain, spot, speckle, mark, smear, blot; smear, blot, blemish, dishonour
shame
mottle
slur
mackle
stigma
blot

There were ink blots on the paper. - Kağıtta mürekkep lekeleri vardı.

I got an ink blot on this form. - Bu formda bir mürekkep lekesi yaptım.

{i} daub
dirt
reproach
dishonour
macle
{i} smudge
splash
to stain
macule
suhly
{i} discolouration
flick
vice
asperse
naevus
leke sürmek
(Ev ile ilgili) Sully
leke etmek
stain
leke giderici sıvı ilaç
cleaning fluid
leke olmak
become stained
leke sürme
aspersion
leke sürmek
taint
leke sürmek
besmirch
leke sürmek
reflect poorly on
leke sürmek
blacken
leke sürmek
smear
leke tutmayan
stainless
leke tutmaz
stainless
leke yapmak
spot
leke çözücü
stain remover
leke çıkarma
removal of stains
leke çıkarmak
get out the stain
leke çıkarıcı
stain-remover
leke bırakmak
to stain
leke bırakmak
leave stains
leke düşüren
defamatory
leke düşüren (itibara vb)
defamatory
leke etmek
to stain
leke getirmek
to blacken, sully, besmirch (someone's name or reputation)
leke itici
stain-repellent
leke olmak
to become stained
leke olmak
stain
leke olmak
to become stained or soiled
leke oluşturmak
maculate
leke sürme
smirch
leke sürmek
bespatter
leke sürmek
dishonour [Brit.]
leke sürmek
to besmirch, to taint, to traduce
leke sürmek
put a slur on
leke sürmek
slur
leke sürmek
soil
leke sürmek
to blacken the name of
leke sürmek
dishonor
leke sürmek
cast a slur on
leke sürmek
besmirch one's name
leke sürülmüş
endamaged
leke tutabilir
tarnishable
leke tutmak
to stain easily
leke yapmak
1. to leave a stain (on), make a stain (on). 2. to stain
leke yapmak
stain
leke yapmak
speck
leke yapmak
to stain
leke çıkarma
removal of stain
leke çıkarmak
to remove a stain
leke çıkarıcı
spot remover
leke çıkarıcı
a) stain removing b) stain remover
leke çıkmamış
The stain didn't wash out
beyaz leke
(Denizbilim) white spot
deride oluşan leke
blotch
giderilmez (leke/iz)
indelible
kara leke
(Tarım) venturia inaequalis
parmak izi leke
fingermark
çıkmak (leke)
come out
alnına leke sürmek
denigrate
alnına leke sürmek
smear
alnına leke sürmek
slander
alnına leke sürmek
defame
alnına leke sürmek
asperse
alnına leke sürmek
besmirch
alnına leke sürmek
smirch
alnına leke sürmek
calumniate
alnına leke sürmek
sully
lekeler
splotches
tırnak dibindeki ince, beyaz leke
nail in the bottom thin, white spots
adına leke sürmek
asperse smb.'s good name
bu leke çıkmaz
This stain can't be removed
göz şeklinde leke
ocellus
kara leke
disgrace

Your behavior brought disgrace on our family. - (Senin) Davranışların ailemizin üzerine kara leke getirdi.

kara leke
smutch
kara leke
blot
kara leke
blotch
kara leke
black mark
kimyasal leke
chemical stain
korneada oluşan beyaz leke
leucoma
koyu leke
smutch
küçük leke
speck
kırmızı leke
(yüzde) strawberry mark
mavi leke
(Tıp) blue spot
namusuna leke sürmek
to dishonour
namusuna leke sürmek
defame
namına leke sürmek
to blot one's copybook
onuruna leke sürmek
cast a slur
yiğitliğe leke sürmemek
to save one's face
çıkmaz leke
indelible stain
ününe leke sürmek
to defame
şerefine sürülmüş leke
a blot on escutcheon
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) Kusur
(Osmanlı Dönemi) t. Benek. Kir izi
Yüz kızartacak durum, namussuzluk, kara, şaibe
Yüz kızartacak durum, namussuzluk, kara, şaibe: "Kendi vicdanında kendi durumunu düzeltmek, geçmişin lekesini yıkamak istiyordu."- H. E. Adıvar
Kirliliği gösteren iz
Kirliliği gösteren iz: "Adi madenî kol düğmeleri bunları yeşilimtırak bir leke ile kirletirdi."- A. Ş. Hisar
Bir yüzeyde türlü sebepler dolayısıyla oluşan renk farklılığı
Bir yüzeyde türlü sebepler dolayısıyla oluşan renk farklılığı: "Kuyruğunun ucu ile alnının orta yerinde beyaz lekeler vardı."- Ö. Seyfettin
Güneş, ay veya herhangi bir gezegenin parlak yüzeyinde görülen karanlık bölüm
Parlak bir yüzeyde görülen karanlık bölüm (Güneş, Ay, gezegen için)
Vücudun herhangi bir yerinde oluşan renk değişmesi
karaltı
(Osmanlı Dönemi) LATHA
leke sürmek
1. Üstüne suç atmak.2. Kötülemeye çalışmak
leke olmak
Üstünde leke oluşmak
leke