Bana ders anlatmak zorunda değilsin.
- You don't have to lecture me.
Ders saat 8'de başlar.
- The lecture starts at 8 o' clock.
Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
- I advise you to be careful in making notes for the lecture.
Onun Waseda'daki son konferansı evi aşağı indirdi.
- His last lecture at Waseda brought down the house.
Onun konferansları çok uzun.
- His lectures are very long.
Profesör, Orta Doğu üzerine bir ders verdi.
- The professor gave a lecture on the Middle East.
Ben edebiyat üzerine ders vereceğim.
- I will lecture on literature.
Özellikle, ben bir üniversite okutmanıyım.
- Specifically, I'm a university lecturer.
Okutman döndüğünde o gizlice sınıftan kaçtı.
- When the lecturer turned round, he sneaked out of the classroom.