En kısa sürede buradan ayrılmalıyız.
- We should lose no time in leaving here.
Tom genellikle sabahları evden ayrılmadan önce hava raporunu izler.
- Tom usually watches the weather report in the morning before leaving home.
O, üç gün içinde ayrılıyor.
- He is leaving in three days.
Yakında ayrılıyor olacağız.
- We'll soon be leaving.
Tom Mary'yi yalnız bırakma fikrinden nefret etti fakat işe gitmek zorundaydı.
- Tom hated the idea of leaving Mary alone, but he had to go to work.
Son defa fincanı baş aşağı bırakma fikri neydi?
- What was the idea of leaving the cup upside down last time?
Tom'un şu ana kadar karısını terketmeyi düşündüğünden şüpheliyim.
- I doubt that Tom would ever consider leaving his wife.
Yağmur çiselemeye başladığında, evi terketmek üzereydim.
- I was on the point of leaving home when a light rain started to fall.
The leavings were thrown to the dogs.
The poor survive on the leavings of the rich and wasteful.