Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Osaka, Japonya'nın ikinci en büyük şehridir.
- Osaka is the second largest city of Japan.
Onun ailesi çok geniştir.
- His family is very large.
Tom geniş kitlenin önünde konuşma yapmaktan hoşlanmaz.
- Tom really does detest giving speeches in front of large audiences.
Ona şişman denmez, iriydi.
- He was large, not to say fat.
Kainat kocaman bir okul.
- The universe is a large school.
Bugün kocaman bir yılan gördüm.
- I saw a large snake today.
O, üniversiteye bol miktarda para bağışladı.
- He endowed the college with a large sum of money.
Çok büyük pencereler bol doğal gün ışığı sağlar.
- Very large windows assure abundant natural daylight.
Yaşadığım ev çok büyük değil.
- The house I'm living in isn't very large.
Onun kitaplığında çok sayıda kitabı var.
- He has a large number of books on his bookshelf.
Kaçan tutuklu hala serbest.
- The escaped prisoner is still at large.
İki gün önce kaçan mahkum hâlâ serbest.
- The prisoner who escaped two days ago is still at large.
Bugün kocaman bir yılan gördüm.
- I saw a large snake today.
Evren kocaman bir okul.
- The universe is a large school.
O büyük ölçekte bir parti verdi.
- He gave a party on a large scale.
Bu yeni politikanın büyük ölçekli işler yaratacağı umuluyor.
- It is hoped that this new policy will create jobs on a large scale.
Bu yeni politikanın büyük ölçekli işler yaratacağı umuluyor.
- It is hoped that this new policy will create jobs on a large scale.
O büyük ölçekte bir parti verdi.
- He gave a party on a large scale.
O, çok miktarda para borçluydu.
- He owed large amounts of money.
Makine çok miktarda elektrik üretti.
- The machine generated large amounts of electricity.
Bu yeni politikanın büyük ölçekli işler yaratacağı umuluyor.
- It is hoped that this new policy will create jobs on a large scale.
Tatoeba bir mini-LibriVox'tur. O, yüksek sesle büyük ölçekli okuma başlamadan önce sadece yazılması gerekiyor.
- Tatoeba is a mini-LibriVox, it just needs to be written before the large-scale reading aloud would start.
Çin, Japonya'dan daha geniştir.
- China is larger than Japan.
Seyirci çoğunlukla çok küçük çocuklardan oluşuyordu.
- The audience was largely made up of very young children.
Asya, dünya kıtalarının en geniş ve en kalabalığıdır.
- Asia is the largest and most populated of the world's continents.
Kazakistan, Orta Asya'daki en geniş ülkedir.
- Kazakhstan is the largest country in Central Asia.
Çin, Japonya'dan daha geniştir.
- China is larger than Japan.
Başarım büyük ölçüde şanstan dolayı idi.
- My success was largely due to luck.
Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.
- One's lifestyle is largely determined by money.
Seyirci çoğunlukla çok küçük çocuklardan oluşuyordu.
- The audience was largely made up of very young children.
İnsanların ne kadar bira içtiği genelde havaya bağlıdır.
- How much beer people drink largely depends on the weather.
He has a large collection of stamps.
That shipment of Beanie Babies will cost you forty large.
large-intestine contents.
Herbarium material does not, indeed, allow one to extrapolate safely: what you see is what you get; what you get is classical alpha-taxonomy which is, very largely and for sound reasons, in disrepute today.
It ill beseemes a knight of gentle sort, / Such as ye haue him boasted, to beguile / A simple mayd, and worke so haynous tort, / In shame of knighthood, as I largely can report.
... So the Higgs Boson, we think, will be created by the Large Hadron Collider. A tube 17 ...
... or a lawmaker and say, "My monopoly isn't large enough", but going and saying, "My property ...