large in amount or size

listen to the pronunciation of large in amount or size
İngilizce - Türkçe

large in amount or size teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

good
{s} güzel

Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi. - At last a good idea struck me.

Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım. - I am surprised that she refused such a good offer.

good
{s} iyi

Doktor olarak iyi değil. - He is no good as a doctor.

Benim çok iyi bir sözlüğüm yok. - I haven't a very good dictionary.

good
{s} yararlı

O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu. - He put this information to good use.

Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir. - The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.

good
sağlıklı

Tom sağlıklı gibi görünüyor. - Tom seems to be in good health.

O, birkaç yıldır sağlıklı değil. - He has not been in good health for some years.

good
rabıtalı
good
{s} uslu
good
menfaat

Birey, devletin menfaati için mevcut değildir. - The individual does not exist for the good of the State.

Tom, acentenin menfaatı icabı işi bırakmalıdır. - Tom should quit for the good of the agency.

good
çürümüş olmayan
good
çok iyi

Benim çok iyi bir sözlüğüm yok. - I haven't a very good dictionary.

Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim. - You didn't do a very good job, I said.

good
kazanç

Arabamı satarak iyi bir kazanç elde ettim. - I made a good profit by selling my car.

good
fayda

Sigara içmek çok zarar verir ama hiç fayda vermez. - Smoking does much harm but no good.

Sigara içmek sağlık için faydalı değildir. - Smoking is not good for the health.

good
iyiler

Tom ve Mary birbirlerine karşı iyiler. - Tom and Mary are good for each other.

Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım. - I tasted all goods, and didn't find better than good health.

good
becerikli
good
sağlam

O, fon sağlamada iyidir. - He's good at fund raising.

Endişelenme. Eminim, Tom'un henüz burada olmamasının sağlam bir nedeni var. - Don't worry. I'm sure there's a good reason why Tom isn't here yet.

good
iyilik

Kötülüğe karşı iyilik yap. - Render good for evil.

Bilimsel bilginin her artışıyla insanın kötülük için gücü iyilik için gücü gibi aynı oranda artırılır. - With every increase of scientific knowledge, man's power for evil is increased in the same proportion as his power for good.

good
(zarf) oldukça
good
oldukça

O oldukça iyi bir fikir. - That's a pretty good idea.

Tom'un köpeği oldukça iyi bir yüzücü. - Tom's dog is a pretty good swimmer.

good
peki

Bugün Pekin'de hava çok iyi. - The air is very good in Beijing today.

Peki iyi haber nedir? - So what's the good news?

good
(deyim) good few /many ( +plural) bircok
İngilizce - İngilizce
good

a good amount of seeds.

large in amount or size

    Heceleme

    large in a·mount or size

    Türkçe nasıl söylenir

    lärc în ımaunt ır sayz

    Telaffuz

    /ˈlärʤ ən əˈmount ər ˈsīz/ /ˈlɑːrʤ ɪn əˈmaʊnt ɜr ˈsaɪz/