Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
- Vor langer Zeit war hier eine Brücke.
O, onunla uzun zaman birlikte yaşayabilecek tek adam.
- Er ist der einzige Mann, der mit ihr so lange zusammenleben konnte.
Bu araştırma hızlı bir şekilde bitiremeyecek kadar çok uzun.
- This survey is too long to finish quickly.
O çok geçmeden eve döner.
- It won't be long before he returns home.
Ben, o filmi uzun zaman önce izledim.
- I have seen that film long ago.
Büyükannemi ziyaret edeli uzun zaman oldu.
- It's been a long time since I visited my grandmother.
Uzun zamandır burada yaşıyorum.
- I've been living here for a long time.
Uzun zamandır istediğim fotoğraf makinesi budur.
- This is the very camera I've wanted for a long time.
Bunu epeydir yapmak istiyordum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
- They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Uzun zamandır oraya gitmek istemektesin, değil mi?
- You have wanted to go there for a long time, haven't you?
She looked as if she had been sick for a long time.
- Sie sah aus, als wäre sie lange krank gewesen.
It happened a long time ago.
- Es ist vor langer Zeit passiert.
The lengths of day and night are the same today.
- Heute haben Tag und Nacht die gleiche Länge.
How do you calculate the length of the circumference? I've forgotten.
- Wie bestimmt man nochmal die Länge des Kreisumfangs? Ich habe es vergessen.