Tom peyzaj işi yürütüyor.
- Tom runs a landscaping business.
Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
- The landscape was cold and sharp as flint.
Bu şimdiye kadar gördüğüm en kuru peyzaj.
- It's the most arid landscape I've ever seen.
Pencereden dışarı manzaraya baktım.
- I gazed out of the window at the landscape.
Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.
- A dreary landscape spread out for miles in all directions.