Uçağımız gece geç saatte Ankara'ya indi.
- Our plane landed in Ankara late at night.
Uçuş görevlisi Tom'u uyandırmak için salladı ve ona uçağın indiğini söyledi.
- The flight attendant shook Tom awake and told him that the plane had landed.
Yaklaşık olarak dünya yüzeyinin üçte biri topraktır.
- About one third of the earth's surface is land.
Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir.
- Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water.
George arsa satın alırken kandırıldı.
- George was tricked into buying the land.
O, üzerine ev inşa etmek amacıyla arsayı aldı.
- He bought the land for the purpose of building a house on it.
Denizciler karayı gördü.
- The sailors saw land.
Fil en büyük kara hayvanıdır.
- The elephant is the largest land animal.
O çok fazla arazi tutuyor.
- He holds a lot of land.
O bütün arazisini sattı.
- He sold all his land.
Bir uçağı bu adaya indirmek mümkün mü?
- Is it possible to land a plane on this island?
Tom memlekette küçük bir araziye sahiptir.
- Tom owns a small piece of land in the country.
Benim atalarım bu memleketin öncüleriydi.
- My ancestors were the pioneers of this land.
Ne zaman karaya çıkacağız?
- When are we going to land?
Tom büyük bir alabalığı tutup karaya çıkardı.
- Tom landed a big trout.
Bu ülke onun için mücadele edecek çok sayıda kahraman olduğu için özgürlerin ülkesi olarak kalmaya devam edecektir.
- This country remains the land of the free because there are so many brave to fight for it.
Amerika fırsatlar ülkesidir.
- America is the land of opportunity.
Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
- The landscape was cold and sharp as flint.
Uçak zorunlu iniş yaptı.
- The plane made a forced landing.
Pilot çöle acil iniş yaptı.
- The pilot made an emergency landing in the desert.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
- Sami was forced to make an emergency landing.
Körler diyarında, tek gözlü adam kraldır.
- In the land of the blind, the one-eyed man is king.
Tom ve Mary önümüzdeki ay gelincikler diyarına seyahat etmeyi planlıyorlar.
- Tom and Mary are planning to travel to the land of stoats next month.
Biz inmek için çaresizce bir yer arıyoruz.
- We're looking desperately for a place to land.
Kartal yere inmek üzere.
- The eagle is about to land.
Aile arazisinin geniş alanını çocuklar arasında eşit olarak böleceğiz.
- We will divide the large area of family land equally between our children.
Philae'nin iniş alanına Agilkia adı verildi.
- Philae's landing site was named Agilkia.
Arazi çok fazlaya mal olmadı.
- The land did not cost much.
O çok fazla arazi tutuyor.
- He holds a lot of land.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
- Sami was forced to make an emergency landing.
Emlak piyasasının sönmesi nedeniyle Tokyo'daki ev sahipleri panik içindedirler.
- Tokyo landlords are in a panic because the real estate market went soft.
He finally landed a new job.
landed gentry.
10. You will be civil and attentive to passengers, giving proper assistance to ladies and children getting in or out, and never start the car before passengers are fairly received or landed.
He got an awful land when the police arrived.
Use the net to land the fish.
The plane is about to land.
... But like the first rocket came in and landed maybe ...