Leyla iyi bir yaşam sürmek istiyordu.
- Layla wanted to live a good life.
Acil durumlar için o parayı biriktireceğim.
- I'm going to lay aside that money for emergencies.
Kırık cam yolun her tarafına dağılmış durumda.
- Broken glass lay scattered all over the road.
Sırtüstü yatmanı ve dinlenmeni istiyorum.
- I want you to lay back and relax.
Sami, Leyla'ya kalacak bir yer sunmak istedi.
- Sami wanted to offer Layla a place to stay.
Şüpheli tüm kişisel eşyalarını masaya koymak zorunda kaldı.
- The suspect had to lay all his personal effects on the table.
Şüpheli tüm eşyalarını masaya koymak zorunda kaldı.
- The suspect had to lay all his things on the table.
And in conclusion it reflects to the disrepute of our ministers ... they should still be frequented with such an unprincipled, unedified and laic rabble, as that the whiff of every new pamphlet should stagger them out of their catechism and Christian walking.