laboured teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- {s} çok çalışan
- {s} yorucu
- {s} çalışkan
- {s} zahmetli
- labor
- {f} uğraşmak
- labor
- işgücü
Sanayi ülkeleri birçok nitelikli işgücüne ihtiyaç duyarlar.
- Industrial countries require a lot of skilled labor.
- labor
- {f} çalışmak
Ben, bir gün laboratuvarda çalışmak istiyorum.
- I wish to work in the laboratory some day.
- labor
- emek
Bu makine emekten tasarruf etmemizi sağlıyor.
- This machine saves us a lot of labor.
Tom bir emekçi olarak çalıştı.
- Tom worked as a laborer.
- labour
- çalışma
- Labor
- {i} doğum sancısı
Birkaç saatlik doğum sancısından sonra, güzel sağlıklı bir bebek doğurdu.
- After several hours of labor, she delivered a lovely healthy baby.
- Labor
- {i} çalışma
Jim bedensel çalışmadan korkuyordu.
- Jim was afraid of physical labor.
Ben, bir gün laboratuvarda çalışmak istiyorum.
- I wish to work in the laboratory some day.
- labor
- {i} iş gücü
Bu makine bize bir sürü iş gücü kazandırır.
- This machine saves us a lot of labor.
Bu iş yoğun iş gücü gerektirmektedir.
- This task is labor-intensive.
- labor
- işçi sınıfı
- labour
- işçilik
- labour
- {i} çaba harcamak
- Labour
- {i} işçi sınıfı
- labor
- (Tıp) doğum eylemi
- labor
- {i} zahmet
- labor
- doğum sancısı çekmek
- labour
- (Tıp) doğum
- labour
- amele
- labor
- {i} den. fırtınada geminin şiddetle çalkalanması
- labor
- amel
- labor
- (Ticaret) iş
Kayaları patlatan işçiler gördük.
- We saw laborers blasting rocks.
İngiltere'de işçi bayramı mayıstadır.
- In England, Labor Day is in May.
- labor
- işçilik
Belirtilen fiyat işçilik ücretini içermez.
- The stated price does not include labor charges.
İşçilik maliyetlerini azaltmamız gerekiyor.
- We need to reduce labor costs.
- labor
- (Askeri) denizlerde çalkalanmak
- labor
- meşakkat
- labor
- meşakkatli
- labor
- sıkıntı
- labor
- zorluk
- labor
- emek harcamak
- labor
- (Tıp) labor
- labour
- (Politika, Siyaset) iş gücü
- labour
- (Tıp) travay
- labour
- (Ticaret) işçiler
- labour
- amel
- labour
- işçi partisi
- labour
- geminin denizde çalkalanması
- labour
- emekçiler
- labour
- (Ticaret) beden yükümlülüğü
- labour
- (Ticaret) mesai
- labour
- görev
- labour
- emek harcamak
- Labour
- ayrıntılara girmek
- Labour
- İşçi Partisi'ne ilişkin
- Labour
- boğuşmak
- Labour
- işçi
- Labour
- çalışmak
- Labour
- emek
- Labour
- çabalamak
- Labour
- İşçi Partisi üyesi
- Labour
- doğurma
- Labour
- güçlükle hareket etmek
- Labour
- iş
- labor
- {f} çalış
Onlar fabrikalarda çalıştılar.
- They labored in the factories.
İşçiler çalışma şartlarına karşı söyleniyorlar.
- The laborers are murmuring against their working conditions.
- labor
- bkz.labour
- labour
- {i} uğraşmak
- labour
- {f} çalış
- labor
- doğum ağrı
- labor
- travay
- labor
- emeğe
- labor
- cilik
- labour
- Doğum sancısı
- labour
- {i} doğum sancısı çekmek
- Labor
- {i} hizmet
- Labour
- {i} işçi partisi (İng.)
- Labour
- {i} hizmet
- Labour
- {i} işgücü
- Labour
- (isim) çalışma, hizmet, emek, işgücü, işçi sınıfı, işçi partisi (İng.), doğum sancısı
- labor
- (Askeri) İŞ, EMEK
- labor
- {f} emek vermek
- labor
- {f} alın teriyle yapmak
- labor
- çabalamak
- labor
- {f} 1. çalışmak
- labor
- işin teferr
- labor
- {f} çaba harcamak
- labor
- doğurma halinde olmak
- labor
- ağrı çekmek
- labor
- l will not labor the point
- labor
- güçlükle ilerlemek
- labor
- {f} lafı uzatmak
- labor
- çok hırpalanmak
- labor
- işçi,v.çalış: n.iş gücü
- labor
- emekle meydana getirmek
- labor
- labour çalışmak
- labor
- bkz
- labor
- sıkıntı çekmek
- labour
- i., f., İng., bak. labor
- labour
- doğurma/emekçi/emek
- labour
- {i} lafı uzatmak
- labour
- {i} emek vermek
- labour
- (Avrupa Birliği) İşgücü iş, çalışma
- labour
- uzat/uğraş/çalış