He polished up the chrome until it gleamed.
The lecturer showed a lot of polish at his last talk.
A good silver polish will remove tarnish easily.
The floor was waxed to a high polish.
I can't find a single flaw in his theory.
- Onun teorisinde tek bir kusur bulamıyorum.
We all have our flaws.
- Hepimizin kusurları var.
If defective in structure, they are perfect in function.
- Yapı olarak kusurlu olsalar bile, onlar fonksiyon olarak mükemmeldir.
Some diseases are caused by a defective gene.
- Bazı hastalıklara kusurlu bir gen tarafından sebep olunmaktadır.
She finds fault with everything and everyone.
- Her şeye ve herkese bir kusur buluyor.
For all his faults, Tom had a fundamental sense of decency.
- Tüm kusurlarına rağmen, Tom temel ahlak anlayışına sahipti.
Love loves imperfectly.
- Aşk kusurlu olarak sever.
I didn't notice the imperfection.
- Ben kusuru fark etmedim.
Neither Tom nor Mary is correct.
- Ne Tom ne de Mary kusursuz.
Excuse me, but you're mistaken.
- Kusura bakma ama hatalısın.
Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.
- Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
There's nothing physically wrong with him.
- Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
I am loving Tatoeba despite all its imperfections.
- Ben tüm kusurlarına rağmen Tatoeba'yı seviyorum.
I didn't notice the imperfection.
- Ben kusuru fark etmedim.