Mozart'ın ömrü çok kısaydı.
- Mozarts Leben war sehr kurz.
Belki kısa bir mola vermeliyiz.
- Vielleicht sollten wir eine kurze Pause einlegen.
Çok kısa bir uyarı veya açıklama akıllı bir kişi için yeterlidir.
- A very brief warning or explanation is enough for an intelligent person.
Bana kısaca ne olduğunu anlat.
- Tell me, briefly, what happened.
Mümkün olduğu kadar kısa ve öz olmaya çalışacağım.
- I'll try to be as brief as possible.
Kısa ve özlü olacağım.
- I'll be brief and concise.
Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
- In brief, you should have accepted the responsibility.
Gazeteye kısaca göz attı.
- She glanced briefly at the newspaper.
Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?
- Can you briefly sum up what was said at the meeting?
Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?
- Can you briefly sum up what was said at the meeting?
Bana planın kısa bir özetini verdi.
- He gave me a brief outline of the plan.
Kısa ve özlü olacağım.
- I'll be brief and concise.
Tom evrak çantasını açtı ve birkaç belge çıkardı.
- Tom opened his briefcase and pulled out a couple of documents.
Let us briefly recall an important result from group theory.
- Wir wollen kurz an ein wichtiges Ergebnis der Gruppentheorie erinnern.
To put it briefly, I do not agree.
- Um es kurz zu machen: ich bin nicht einverstanden.
In brief, I need money. Please lend it to me!
- Kurz, ich brauche Geld. Bitte leih mir welches.
She is, in brief, a chatterbox.
- Kurz gesagt ist sie eine Quasselstrippe.