kuran

listen to the pronunciation of kuran
Türkçe - İngilizce
Quran

The Quran was translated into many languages. - Kuran birçok dile çevrilmiştir.

She didn't know there was a translation of the Quran in Hebrew. - Kuran'ın İbranice bir çevirisi olduğunu bilmiyordu.

builder
establisher
constructor
the Koran
Koran

As the Holy Koran tells us, Be conscious of God and speak always the truth. - Kutsal Kuran bize, Allah'a inançlı olmayı ve her zaman doğru konuşmayı emreder.

sacred book of the Muslims which serves as the foundation for the Islamic religion
Alcoran
current, flow
one who builds
constitutive
kur
courtship

Traditionally, men were expected to take the lead in courtship. - Geleneksel olarak erkeklerin kur yapmada öncülük etmesi bekleniyordu.

kur
{i} rate

What's today's exchange rate? - Bugünkü döviz kuru nedir?

What is the exchange rate for dollars now? - Şimdi dolar için döviz kuru nedir?

Kuran-ı Kerim
The Holy Qur'an
kuran-ı kerim
koran
kuran meali
The meaning of Quran in translation
kuran okumak
Recite Quran
kuran-ı kerim
Quran, Qoran, Koran, al-Qur'an: The sacred writings of Islam revealed by God to the prophet Muhammad during his life at Mecca and Medina
kuran meali
meaning of quran
kuran meali
quoran meaning
kuran partör
(Elektrik, Elektronik) carrier current
kuran'a ait
Koranic
kuran'da geçen
Koranic
kuran'ın üzerine yemin etmek
swear on the Koran
kur
course

In this course, we'll spend time helping you sound more like a native speaker. - Bu kursta, daha çok bir yerli gibi konuşmanıza yardım ederek zaman geçireceğiz.

I hate so-called 30 days language courses. - Sözde 30 günlük dil kurslarından nefret ediyorum.

kur
establish

The school was established in 1650. - Okul, 1650'de kuruldu.

The town was established in the 18th century. - Kasaba 18. yüzyılda kurulmuştur.

kur
flirt
kur
{i} class

You aren't really going to get rid of your classic car, are you? - Klasik arabandan gerçekten kurtulmayacaksın, değil mi?

Tom can swim faster than anyone else in his swimming class. - Tom yüzme kursundaki başka birinden daha hızlı yüzebilir.

kur
institute

The education in that institute is simply pathetic. - O kurumdaki eğitim tek kelimeyle içler acısı.

The research institute was established in the late 1960s. - Araştırma enstitüsü, 1960'ların sonlarında kurulmuştur.

kur
{f} founded

Harvard University was founded in 1636. - Harvard Üniversitesi, 1636'da kuruldu.

This school was founded in 1970. - Bu okul 1970'te kuruldu.

disiplin kuran kimse
disciplinarian
koloni kuran
colonist
komplo kuran
(Kanun) conspirator
kur
ploughing
kur
{f} installed

Tom had solar panels installed on the roof of his house. - Tom çatısına güneş paneli kurdurdu.

The world's first parking meter was installed in Oklahoma City in 1935. - Dünyanın ilk parkmetresi 1935 yılında Oklahoma'da kuruldu.

kur
install

Full body scanners were installed at the airport. - Havaalanına tam beden tarayıcıları kuruldu.

The man tried to install his own antenna. - Adam kendi antenini kurmaya çalıştı.

kur
{f} set up

Tom set up a website for Mary. - Tom Mary için bir websitesi kurdu.

A committee has been set up to investigate the problem. - Sorunu araştırmak için bir komite kuruldu.

kur
{f} establishing
kur
pass

They were rescued by a passing ship. - Geçen bir gemi tarafından kurtarıldılar.

The rescue party searched for the missing passengers. - Kurtarma ekibi kayıp yolcuları aradı.

kur
{f} set

What did the experimental set-up look like? What was connected to what and how? - Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?

His second son married and settled down. - Onun ikinci oğlu evlendi ve yuva kurdu.

kur
setup
kur
put together

Let's put together a pro-soccer team for Nagasaki! - Nagasaki yanlısı bir futbol takımı kuralım.

Bush put together a hard-working team. - Bush çalışkan bir ekip kurdu.

kur
{f} established

Kublai Khan established the Yuan Dynasty in 1271. - Kubilay Han Yuan Hanedanı'nı 1271 yılında kurmuştur.

The school was established in 1650. - Okul, 1650'de kuruldu.

kur
attention
kur
{f} mounting
kur
addresses
kur
{f} assembly

2016 was declared the International Year of Pulses by the United Nations General Assembly. - 2016 birleşmiş milletler genel kurulu tarafından uluslararası bakliyat yılı ilan edildi.

Due to the lack of attendees, we have to postpone the general assembly. - Katılımcı olmaması nedeniyle, genel kurulu ertelemek zorundayım.

Avrupa Atom Enerjisi Topluluğunu Kuran Antlaşma
(Hukuk) Treaty Establishing the European Atomic Energy Community (1957) (EAEC Treaty)
Avrupa Birliğini kuran antlaşma projesi
(Hukuk) draft treaty for European Union
Avrupa Ekonomik Topluluğunu Kuran Antlaşma
(Hukuk) (Roma Antlaşması) Treaty Establishing the European Economic Community (Treaty of Rome)(1957)
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunu Kuran Antlaşma
(Hukuk) (Paris Antlaşması) Treaty Establishing the European Coal and Steel Community (Treaty of Paris)(1951)
Avrupa Topluluğunu Kuran Antlaşma
(Hukuk) Treaty Establishing the European Community
Kur
G.S.O. (general staff officer)
Kur
(abbr. for Kurmay) mil
Kur
G.S. (general staff)
aile kuran kimse
homemaker
hayal kuran
visualiser
kur
par

Mary baked three dozen cookies for Tom's party. - Mary Tom'un partisi için üç düzine kurabiye pişirdi.

In the Quran there is a part about Saint Mary and the birth of Jesus Christ. - Kuran'da Hz. Meryem ve Hz. İsa'nın doğumu hakkında bir bölüm vardır.

kur
rate of exchance
kur
flirtation
kur
courting, wooing
kur
suit

He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor. - Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.

Geppetto did not have a penny in his pocket, so he made his son a little suit of flowered paper, a pair of shoes from the bark of a tree, and a tiny cap from a bit of dough. - Geppetto'nun cebinde bir kuruşu yoktu, bu yüzden oğluna çiçekli bir kağıttan küçük bir takım, bir ağacın kabuğundan bir çift ayakkabı ve biraz hamurdan küçük bir kep yaptı.

kur
court

The graphic description of the victim's murder was too much for his mother, who ran out of the court in tears. - Kurbanın katili tarafından yapılan çarpıcı betimleme, gözyaşları içinde mahkemeyi terk eden annesine çok ağır geldi.

He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor. - Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.

kur
wooing

He tried wooing her with love poems. - O aşk şiirleriyle ona kur yapmaya çalıştı.

kur
rush
kur
lead

This is as heavy as lead. - Bu kurşun kadar ağır.

No man can know them, no hunter can shoot them, with powder and lead - Thoughts are free! - Hiçbir insan onları bilemez, hiçbir avcı barut ve kurşunla onları vuramaz. - Düşünceler özgürdür!

kur
constituted
kur
puttogether
sistem kuran kimse
systematist
tuzak kuran
ambusher
İngilizce - İngilizce

kuran teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

Kur
In Sumerian mythology, primarily a mountain or mountains, and usually referred to the Zagros mountains to the east of Sumer
kur
A course of treatment
kur
A course of treatment Also known as cure
kur
to produce
kur
Key User Requirements
kur
A planned course of treatment or supervised series of spa treatments over a period of time
Türkçe - Türkçe
mushaf
KÛRÂN
(Osmanlı Dönemi) (Kur. C.) f. Körler. âmâlar
KÛR
(Osmanlı Dönemi) (C.: Kûrân) f. Kör, âm
kur
Karşı cinsten birine ilgi göstererek onun hoşuna gitme, gönlünü kazanmaya çalışma
kur
Cilve yapma
kur
Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri
kur
Kurs değeri (II)
kur
Birinin duygularını okşayacak biçimde davranarak onu elde etmeye çalışma
kur
Kurs değeri