kuşkusu

listen to the pronunciation of kuşkusu
Türkçe - İngilizce
suspicion
Suspicion or a suspicion is a belief or feeling that someone has committed a crime or done something wrong. There was a suspicion that this runner attempted to avoid the procedures for dope testing The police said their suspicions were aroused because Mr Owens had other marks on his body Scotland Yard had assured him he was not under suspicion
{i} act of suspecting; condition of being suspected; mistrust, doubt; very small amount, trace
The act of suspecting; the imagination or apprehension of the existence of something esp
doubt about someone's honesty
The act of suspecting something or someone, especially of something wrong
Uncertainty, doubt
the state of being suspected; "he tried to shield me from suspicion
A trace, or slight indication
To view with suspicion; to suspect; to doubt
A suspicion is a feeling that something is probably true or is likely to happen. I have a sneaking suspicion that they are going to succeed
Slight degree; suggestion; hint
The condition of being suspected
something wrong or hurtful without proof, or upon very slight evidence, or upon no evidence
being of a suspicious nature; "his suspiciousness destroyed his marriage" the state of being suspected; "he tried to shield me from suspicion
A suspicion of something is a very small amount of it. large blooms of white with a suspicion of pale pink. = hint
The imagining of something without evidence
being of a suspicious nature; "his suspiciousness destroyed his marriage"
kuşku
doubt

I doubt that Tom would help, but you should still ask him. - Tom'un yardımcı olacağından kuşkuluyum, ama yine de ona sormalısınız.

I doubt if Bob will come on time. - Bob'ın zamanında gelip gelmeyeceğinden kuşkuluyum.

kuşku
suspicion

Fadil's death raised suspicions. - Fadıl'ın ölümü kuşku uyandırıyordu.

He fell under the suspicion of the police. - Polis ondan kuşkulandı.

kuşkusu olmak
have a suspicion that
kuşkusu olmayan
clear
kuşku
fears
kuşku
mistrust

The old woman looked at me with surliness and mistrust. - Yaşlı kadın bana öfkeyle ve kuşkuyla baktı.

kuşku
pointing
kuşku
uncertainty
kuşku
boggle
kuşku
inkling

Tom never had an inkling that Mary and John were dating each other. - Tom'un Mary ve John'un birbirleriyle flört ettikleri konusunda hiçbir kuşkusu yok.

kuşku
query
kuşku
reservation
kuşku
qualm
kuşku
question

Barbara's success is beyond question. - Barbara'nın başarısı kuşkusuz.

Their honesty is questionable. - Onların dürüstlüğü kuşkulu.

kuşku
quandary
kuşku
misgiving
kuşku
distrust

I've always distrusted him. - Ondan her zaman kuşkulandım.

kuşku
impeachment
kuşku
uneasiness
kuşku
suspicion, doubt, misgiving şüphe
kuşku
surmise
kuşku
disbelief

Tom stared at Mary in disbelief. - Tom Mary'ye kuşkuyla baktı.

Tom stared in disbelief. - Tom kuşku içinde baktı.

kuşku
uneasy
kuşku
incertitude
kuşku
{i} incredulity
Türkçe - Türkçe

kuşkusu teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Kuşku
şüphe
Kuşku
küşüm
Kuşku
endişe
kuşku
Başkalarının iyi niyet ve amaçlarını kötüye yorarak işkillenme duygusu
kuşku
Bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu kestirmemekten doğan kararsızlık, işkil, şüphe: "Bütün bunlar hatırlanınca onun zaten bilinen ve kabul edilen samimiyeti kuşku konusu yapılmazdı."- T. Buğra
kuşku
Bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu kestirmemekten doğan kararsızlık, işkil, şüphe
kuşkusu