The fury of the storm frightened the children.
- Fırtınanın hiddeti çocukları korkuttu.
The voices coming from the jungle frightened the explorers.
- Ormandan gelen sesler kaşifleri korkuttu.
Horror movies frighten me.
- Korku filmleri beni korkutur.
The fury of the storm frightened the children.
- Fırtınanın hiddeti çocukları korkuttu.
Is bungee jumping frightening or fun?
- Bangi atlama korkutucu mu yoksa eğlenceli mi?
Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening.
- Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.
What scared Tom the most was the thought that he might not be able to walk again.
- Tom'u en çok korkutan şey tekrar yürüyemeyeceği düşüncesiydi.
The animals were scared by the thunder.
- Hayvanlar gök gürültüsü tarafından korkutuldular.
I'm sorry if I startled you.
- Seni korkuttuysam üzgünüm.
The noise startled him.
- Gürültü onu korkuttu.
What scared Tom the most was the thought that he might not be able to walk again.
- Tom'u en çok korkutan şey tekrar yürüyemeyeceği düşüncesiydi.
I didn't mean to scare you.
- Seni korkutmak istemedim.
I'm sorry if I startled you.
- Seni korkuttuysam üzgünüm.
The loud noise startled Tom.
- Yüksek ses Tom'u korkuttu.
Tom has never been intimidated by anyone or anything.
- Tom biri ya da bir şey tarafından asla korkutulmadı.
Tom intimidated Mary.
- Tom Mary'yi korkuttu.
That was enough to terrify anyone.
- O herkesi korkutmak için yeterliydi.
Sami was terrifying the girls.
- Sami kızları korkutuyordu.
I didn't mean to spook you.
- Seni korkutmak istemedim.
Something must've spooked him.
- Bir şey onu korkutmuş olmalı.