Marriage isn't a subject that interests young people.
- Evlilik genç insanları ilgilendiren bir konu değildir.
I cannot appreciate the subtleties of the subject.
- Ben konunun inceliklerini kavrayamam.
Our topic of the week is: _____.
- Haftanın konusu: _____.
That topic is worth discussing.
- Bu konu tartışılmaya değer.
To tell the truth, this matter does not concern it at all.
- Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
I would like to talk with you about this matter.
- Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.
The convention voted on the issue sixty times.
- Kongre, konuyla ilgili altmış kez oylandı.
Communism was the biggest issue in the campaign.
- Komünizm kampanyada en büyük konu oldu.
I can't go along with you on that point.
- Ben bu konuda seninle aynı fikirde olamam.
I differ from you on that point.
- Ben o konuda seninle aynı fikirde değilim.
I have nothing to do with the affair.
- Bu konu ile bir ilgim yok.
The affair cost me many sleepless nights.
- Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
What's the theme of the novel?
- Romanın konusu nedir?
This subject is not within the scope of our study.
- Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.
Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head.
- Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.
Can I speak to the head nurse?
- Baş hemşire ile konuşabilir miyim?
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
They want to talk to you about areas of mutual interest.
- Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
His book became an object of criticism.
- Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.
- Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.
I want your help about business.
- İş konusunda senin yardımını istiyorum.
I was just talking to him. Talking to him about what? That's none of your business.
- Sadece onunla konuşuyordum. Onunla ne hakkında konuşuyordun? O seni ilgilendirmez.
This carpet is designed for residential use.
- Bu halı konut kullanımı için tasarlanmıştır.
The doctor insisted that the patient get plenty of rest.
- Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.
Mary's phone was confiscated because she was caught texting in class.
- Sınıfta mesajlaşırken yakalandığı için Mary'nin telefonuna el konuldu.
Taro ordered some English conversation textbooks from London.
- Taro, Londra'dan bazı İngilizce konuşma ders kitapları ısmarladı.
Without a passport, leaving a country is out of the question.
- Bir pasaport olmadan, bir ülkeyi terk etmek söz konusu değildir.
A trip to America this summer is out of the question.
- Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
Tom hasn't talked to me since we had that argument.
- O tartışmayı yaptığımızdan beri Tom benimle konuşmadı.
The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes.
- Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.
We talked about various things.
- Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
I don't like to leave things up in the air.
- Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.