I tried to change the subject.
- Konuyu değiştirmeye çalıştım.
I concentrated my attention on the subject.
- Ben, dikkatimi konuya yoğunlaştırdım.
Our topic of the week is: _____.
- Haftanın konusu: _____.
A new topic came up in conversation.
- Konuşmada yeni bir konu gündeme geldi.
I would like to talk with you about this matter.
- Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.
His interpretation of this matter is too one-sided.
- Onun bu konuyla ilgili yorumu çok tek-taraflıdır.
I agree with you on this issue.
- Bu konuda seninle aynı fikirdeyim.
Communism was the biggest issue in the campaign.
- Komünizm kampanyada en büyük konu oldu.
I differ from you on that point.
- Ben o konuda seninle aynı fikirde değilim.
I couldn't get the point of his speech.
- Konuşmasının konusunu anlayamadım.
The affair cost me many sleepless nights.
- Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.
Don't you want to talk about the affair?
- Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
What's the theme of the novel?
- Romanın konusu nedir?
This subject is not within the scope of our study.
- Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.
Can I speak to the head nurse?
- Baş hemşire ile konuşabilir miyim?
Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head.
- Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement.
- Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.
His book became an object of criticism.
- Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.
- Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.
I want your help about business.
- İş konusunda senin yardımını istiyorum.
Shall we shoot the breeze for a while before talking business?
- İşten konuşmadan önce biraz gevezelik edelim mi?
To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
- Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
This carpet is designed for residential use.
- Bu halı konut kullanımı için tasarlanmıştır.
Taro ordered some English conversation textbooks from London.
- Taro, Londra'dan bazı İngilizce konuşma ders kitapları ısmarladı.
Mary's phone was confiscated because she was caught texting during class.
- Ders anında mesajlaşırken yakalandığı için Mary'nin cep telefonuna el konuldu.
Traveling abroad is out of the question.
- Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
A trip to America this summer is out of the question.
- Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
We had an argument about it last night.
- Dün gece bu konuda tartıştık.
The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes.
- Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.
We talked about various things.
- Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
I don't know about things like that.
- Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.