konusunda

listen to the pronunciation of konusunda
Türkçe - İngilizce
about

Many people worry about paying their bills. - Bir sürü insan faturalarını ödeme konusunda endişeleniyor.

I don't know about things like that. - Öyle şeyler konusunda bilgim yok.

regarding

I have a question regarding your earlier comments. - Daha önceki yorumların konusunda bir sorum var.

in the matter of

I want to speak to her in the matter of my salary. - Benim maaşım konusunda onunla konuşmak istiyorum.

(Hukuk) in the field of
round
as regards
concerning
in point of
in respect of
touching
with respect to

With respect to these documents, I think the best thing is to destroy them. - Bu belgeler konusunda, sanırım en iyi şey onları yok etmektir.

as to

My view was different from his as to what should be done. - Ne yapılması konusunda benim görüşüm onunkinden farklıydı.

He said nothing as to money. - O, para konusunda bir şey söylemedi.

in relation to
on
on the top of
on the subject of
konu
subject

Mathematics is a good subject. - Matematik iyi bir konudur.

I concentrated my attention on the subject. - Ben, dikkatimi konuya yoğunlaştırdım.

konu
topic

A new topic came up in conversation. - Konuşmada yeni bir konu gündeme geldi.

That topic is worth discussing. - Bu konu tartışılmaya değer.

konu
matter

His interpretation of this matter is too one-sided. - Onun bu konuyla ilgili yorumu çok tek-taraflıdır.

I can't agree with them on this matter. - Bu konuda onlarla aynı fikirde olamam.

konu
(Hukuk) issue

I agree with you on this issue. - Bu konuda seninle aynı fikirdeyim.

The convention voted on the issue sixty times. - Kongre, konuyla ilgili altmış kez oylandı.

konusunda konuşmak
speak to
konusunda uzmanlaşmak
major
konu
point

I can't go along with you on that point. - Ben bu konuda seninle aynı fikirde olamam.

I can't necessarily agree with you on that point. - Ben o konuda zorunlu olarak seninle aynı fikirde olamam.

konu
subject , topic
konu
affair

I have nothing to do with the affair. - Bu konu ile bir ilgim yok.

Don't you want to talk about the affair? - Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?

konu
theme

I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day. - Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.

What's the theme of the novel? - Romanın konusu nedir?

konu
heading
konu
subject, topic, matter
konu
scope

This subject is not within the scope of our study. - Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.

konu
{i} head

Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head. - Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.

Can I speak to the head nurse? - Baş hemşire ile konuşabilir miyim?

konu
(Politika, Siyaset) area

They want to talk to you about areas of mutual interest. - Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.

Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement. - Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.

konu
score
konu
object

His book became an object of criticism. - Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.

I have no objection to paying a special fee if it is necessary. - Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.

konu
(Bilgisayar) re
seyahat konusunda deneyimli
traveled
konu
subject matter

Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter. - Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.

konu
shebang
konu
business

Shall we shoot the breeze for a while before talking business? - İşten konuşmadan önce biraz gevezelik edelim mi?

I was just talking to him. Talking to him about what? That's none of your business. - Sadece onunla konuşuyordum. Onunla ne hakkında konuşuyordun? O seni ilgilendirmez.

konu
res

The doctor insisted that the patient get plenty of rest. - Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.

This carpet is designed for residential use. - Bu halı konut kullanımı için tasarlanmıştır.

konu
text

There's not so much text in this book. - Bu kitapta o kadar çok konu yok.

Taro ordered some English conversation textbooks from London. - Taro, Londra'dan bazı İngilizce konuşma ders kitapları ısmarladı.

konu
question

A trip to America is out of the question. - Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.

Traveling abroad is out of the question. - Yurt dışında seyahat söz konusu değil.

Konu
the subject
konu
{i} argument

This argument is pure rhetoric. - Bu tartışma etkili konuşma sanatından başka bir şey değil.

The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes. - Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.

konu
hot topic
Uluslar arası Taşımacılık Yapan Araç Personeli Konusunda Avrupa Anlaşması
(Hukuk) European Agreement on the Work of Personal of Vehicles Engaged in International Road Haulage
davranışlarına dikkat etmesi konusunda uyarmak
read the riot act to
disiplin konusunda katılık
sternness
isyancıların dağılmaları konusunda uyaran kanun
Riot Act
konu
thing

We talked about various things. - Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.

I don't like to leave things up in the air. - Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.

konu
subject, topic; matter; theme
Türkçe - Türkçe

konusunda teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Konu
sermaye
Konu
süje
Konu
mevzu

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

Konu
sayfa
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu: "Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım."- Y. Z. Ortaç. Üzerinde konuşulan şey, bahis: "Daha fazla tafsilata girmeyi bugün zararlı gördüğüm için bu konuda susacağım."- B. Felek
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu
konu
Üzerinde konuşulan şey, bahis
konu
(Osmanlı Dönemi) bahis
konusunda