Many people worry about paying their bills.
- Bir sürü insan faturalarını ödeme konusunda endişeleniyor.
I don't know about things like that.
- Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
I have a question regarding your earlier comments.
- Daha önceki yorumların konusunda bir sorum var.
I want to speak to her in the matter of my salary.
- Benim maaşım konusunda onunla konuşmak istiyorum.
With respect to these documents, I think the best thing is to destroy them.
- Bu belgeler konusunda, sanırım en iyi şey onları yok etmektir.
My view was different from his as to what should be done.
- Ne yapılması konusunda benim görüşüm onunkinden farklıydı.
He said nothing as to money.
- O, para konusunda bir şey söylemedi.
Mathematics is a good subject.
- Matematik iyi bir konudur.
I concentrated my attention on the subject.
- Ben, dikkatimi konuya yoğunlaştırdım.
A new topic came up in conversation.
- Konuşmada yeni bir konu gündeme geldi.
That topic is worth discussing.
- Bu konu tartışılmaya değer.
His interpretation of this matter is too one-sided.
- Onun bu konuyla ilgili yorumu çok tek-taraflıdır.
I can't agree with them on this matter.
- Bu konuda onlarla aynı fikirde olamam.
I agree with you on this issue.
- Bu konuda seninle aynı fikirdeyim.
The convention voted on the issue sixty times.
- Kongre, konuyla ilgili altmış kez oylandı.
I can't go along with you on that point.
- Ben bu konuda seninle aynı fikirde olamam.
I can't necessarily agree with you on that point.
- Ben o konuda zorunlu olarak seninle aynı fikirde olamam.
I have nothing to do with the affair.
- Bu konu ile bir ilgim yok.
Don't you want to talk about the affair?
- Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
What's the theme of the novel?
- Romanın konusu nedir?
This subject is not within the scope of our study.
- Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.
Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head.
- Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.
Can I speak to the head nurse?
- Baş hemşire ile konuşabilir miyim?
They want to talk to you about areas of mutual interest.
- Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.
Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement.
- Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.
His book became an object of criticism.
- Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.
- Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.
Shall we shoot the breeze for a while before talking business?
- İşten konuşmadan önce biraz gevezelik edelim mi?
I was just talking to him. Talking to him about what? That's none of your business.
- Sadece onunla konuşuyordum. Onunla ne hakkında konuşuyordun? O seni ilgilendirmez.
The doctor insisted that the patient get plenty of rest.
- Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.
This carpet is designed for residential use.
- Bu halı konut kullanımı için tasarlanmıştır.
There's not so much text in this book.
- Bu kitapta o kadar çok konu yok.
Taro ordered some English conversation textbooks from London.
- Taro, Londra'dan bazı İngilizce konuşma ders kitapları ısmarladı.
A trip to America is out of the question.
- Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
Traveling abroad is out of the question.
- Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
This argument is pure rhetoric.
- Bu tartışma etkili konuşma sanatından başka bir şey değil.
The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes.
- Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.
We talked about various things.
- Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
I don't like to leave things up in the air.
- Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.