konusu

listen to the pronunciation of konusu
Türkçe - İngilizce

konusu teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

konu
subject

I cannot appreciate the subtleties of the subject. - Ben konunun inceliklerini kavrayamam.

I tried to change the subject. - Konuyu değiştirmeye çalıştım.

konu
topic

The conversation moved on to other topics. - Konuşma diğer konulara geçti.

Let's find sentences with new vocabulary on this topic, add them to the following list: _____; and translate them. - Haydi bu konuda yeni sözcük haznesiyle cümleler bulun, yandaki _____ listesine onları ekleyin; ve çevirin.

konu
matter

His interpretation of this matter is too one-sided. - Onun bu konuyla ilgili yorumu çok tek-taraflıdır.

To tell the truth, this matter does not concern it at all. - Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.

konu
(Hukuk) issue

I agree with you on this issue. - Bu konuda seninle aynı fikirdeyim.

The convention voted on the issue sixty times. - Kongre, konuyla ilgili altmış kez oylandı.

konusu geçmek
be mentioned
konusu insan olan ilimler
the humanities
konusu kalmayan karşılıklar
(Ticaret) provisions no longer required
konusu olmak
be a subject for
konusu olmak
be a subject of
konuşma konusu olan mesele
case in point
konu
point

We are all one on that point. - Biz bu konuda hepimiz aynı fikirdeyiz.

I can't go along with you on that point. - Ben bu konuda seninle aynı fikirde olamam.

söz konusu
in question

Tom told the police that Mary had eaten at the restaurant in question before she died. - Tom polise Mary'nin ölmeden önce söz konusu restoranda yemek yediğini söyledi.

Your sanity isn't in question. - Akıl sağlığınız söz konusu değil.

söz konusu
said

The management said that a wage increase was out of the question. - Yönetim, ücret artışının söz konusu olmadığını söyledi.

He said it was out of the question. - Söz konusu olmadığını söyledi.

alay konusu
laughingstock
dava konusu
cause
iddia konusu şey
submission
konu
subject , topic
konu
affair

Do you want to talk about the affair? - İş hakkında konuşmak ister misin?

I have nothing to do with the affair. - Bu konu ile bir ilgim yok.

konu
theme

What's the theme of the novel? - Romanın konusu nedir?

I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day. - Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.

konu
heading
konu
subject, topic, matter
konu
scope

This subject is not within the scope of our study. - Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.

konu
{i} head

Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head. - Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.

Can I speak to the head nurse? - Baş hemşire ile konuşabilir miyim?

alay konusu olmak
become an object of derision
bahis konusu
(Kanun) in question
dava konusu
matter in dispute
dava konusu
(Kanun) subject
gündem konusu
agenda topic
konu
(Politika, Siyaset) area

Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement. - Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.

Research in this area is somewhat equivocal. - Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.

konu
score
konu
object

I have no objection to paying a special fee if it is necessary. - Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.

His book became an object of criticism. - Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.

konu
(Bilgisayar) re
merak konusu
riddle
merak konusu
enigma
merak konusu
puzzler
merak konusu
mystery
merak konusu
puzzlement
merak konusu
problem
merak konusu
conundrum
sigorta konusu
(Sigorta) subject matter of insurance
söz konusu
the point in question
söz konusu
on the nail
söz konusu
being talked about
söz konusu değil
there is no question
söz konusu olamaz
out of question
söz konusu olmak
be discussed
söz konusu olmak
(Kanun) be in question
söz konusu olmamak
be out
tez konusu
thesis subject
konu
subject matter

Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter. - Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.

konu
shebang
konu
business

They were talking business. - Onlar iş konuşuyorlardı.

I want your help about business. - İş konusunda senin yardımını istiyorum.

konu
res

He responded to a speech of welcome. - Bir karşılama konuşmasını yanıtladı.

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

konu
text

Mary's phone was confiscated because she was caught texting in class. - Sınıfta mesajlaşırken yakalandığı için Mary'nin telefonuna el konuldu.

Taro ordered some English conversation textbooks from London. - Taro, Londra'dan bazı İngilizce konuşma ders kitapları ısmarladı.

konu
question

Without a passport, leaving a country is out of the question. - Bir pasaport olmadan, bir ülkeyi terk etmek söz konusu değildir.

Traveling abroad is out of the question. - Yurt dışında seyahat söz konusu değil.

Konu
the subject
ana faaliyet konusu
Core business
eser; yapılmış şey; istisna akdinin konusu
work, the things that were done, the subject of contractual exclusions
konu
{i} argument

Tom hasn't talked to me since we had that argument. - O tartışmayı yaptığımızdan beri Tom benimle konuşmadı.

We had an argument about it last night. - Dün gece bu konuda tartıştık.

konu
hot topic
söz konusu
Subject, question, topic
Schengen Bilgi Sisteminde yardım teklifine konu kişi hakkında uyarı konusu
(Hukuk) issue an alert for the requested person in the Schengen Information System (SIS) (to)
alay konusu
standing jest
alay konusu
mock
alay konusu
joke

He's a complete joke. - O, tam bir alay konusu.

They're a complete joke. - Onlar tam bir alay konusu.

alay konusu
object of derision
alay konusu etmek
(deyim) hold up to scorn
alay konusu etmek
(deyim) hold up to ridicule
alay konusu olan
derisory
alay konusu olan
derisive
alay konusu olmak
to become the butt off ridicule, to become an object of derision
alay konusu olmak
be the derision of smb
alay konusu tip
patsy
alay konusu yapmak
ridicule
anlaşmazlık konusu
bone
anlaşmazlık konusu
a bone of contention, object at issue
araştırma konusu
study
bahis konusu
subject of discussion
bahis konusu mesele
matter for discussion
bahis konusu olmak
be under discussion
dava konusu
subject matter
dava konusu olabilir
litigious
dava konusu olabilir
actionable
ilgi konusu
point of interest
kendini alay konusu yapmak
expose oneself to ridicule
konu
thing

I don't like to leave things up in the air. - Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.

Professor Brown explains things very well. - Profesör Brown konuları çok iyi açıklıyor.

konu
subject, topic; matter; theme
miras konusu olabilen eşyalar
(Kanun) caduca
miras konusu olabilen şeyler
(Kanun) hereditament
psikolojik harp konusu
(Askeri) psychological warfare theme
repo konusu menkul değerler
(Ticaret) securities subject to repo
söz konusu
topic
söz konusu
1. person or thing being talked of. 2. (person, thing) being talked of, under consideration
söz konusu
subject
söz konusu
question

A trip to America this summer is out of the question. - Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.

Without a passport, leaving a country is out of the question. - Bir pasaport olmadan, bir ülkeyi terk etmek söz konusu değildir.

söz konusu değil
out of question
söz konusu değil
not applicable
söz konusu değişiklik
respective alteration
söz konusu edilemez
(Konuşma Dili) beside the mark
söz konusu edilemez
(Konuşma Dili) beside the point
söz konusu etmek
drag
söz konusu etmek
to discuss
söz konusu mesele
point at issue
söz konusu olamaz
out of the question
söz konusu olan
at issue
söz konusu olan sorun
the case in point
söz konusu olmak
be on the carpet
söz konusu yapmak
drag in
söz konusu şey
matter for discussion
sözleşme konusu üretim süreci
(Hukuk) contract process
sözleşme konusu ürün
(Hukuk) contract product
sözleşme konusu ürünler pazarı
(Hukuk) relevant market for the contract products
tartışma konusu
moot point
tartışma konusu
point at issue
tartışma konusu
contention
tartışma konusu
bone
tartışma konusu dava
moot case
tekrar söz konusu etme
recurrence
yasa konusu
the subject of legislation
Türkçe - Türkçe

konusu teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Konu
sermaye
Konu
süje
Konu
mevzu

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

Konu
sayfa
bahis konusu
Söz konusu
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu: "Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım."- Y. Z. Ortaç. Üzerinde konuşulan şey, bahis: "Daha fazla tafsilata girmeyi bugün zararlı gördüğüm için bu konuda susacağım."- B. Felek
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu
konu
Üzerinde konuşulan şey, bahis
konu
(Osmanlı Dönemi) bahis
söz konusu
Sözü edilen, üzerinde konuşulan şey, bahis konusu, bahis mevzusu, mevzuubahis
söz konusu olmak
Üzerinde konuşulmak, bahis konusu olmak
İngilizce - Türkçe

konusu teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

tartışma konusu olan dava
(Kanun) moot case
konusu