I tried to change the subject.
- Konuyu değiştirmeye çalıştım.
Mathematics is a good subject.
- Matematik iyi bir konudur.
The conversation moved on to other topics.
- Konuşma diğer konulara geçti.
That topic is worth discussing.
- Bu konu tartışılmaya değer.
To tell the truth, this matter does not concern it at all.
- Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
They are matters which we need to discuss.
- Onlar tartışmamız gereken konular.
Communism was the biggest issue in the campaign.
- Komünizm kampanyada en büyük konu oldu.
Let us turn now to the fundamental issue.
- Şimdi temel konuya dönelim.
I differ from you on that point.
- Ben o konuda seninle aynı fikirde değilim.
I couldn't get the point of his speech.
- Konuşmasının konusunu anlayamadım.
According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
- Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.
Do you want to talk about the affair?
- İş hakkında konuşmak ister misin?
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
What's the theme of the novel?
- Romanın konusu nedir?
This subject is not within the scope of our study.
- Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.
Can I speak to the head nurse?
- Baş hemşire ile konuşabilir miyim?
I would like to speak to the head nurse.
- Baş hemşire ile konuşmak istiyorum.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement.
- Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.
His book became an object of criticism.
- Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.
- Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.
I want your help about business.
- İş konusunda senin yardımını istiyorum.
I was just talking to him. Talking to him about what? That's none of your business.
- Sadece onunla konuşuyordum. Onunla ne hakkında konuşuyordun? O seni ilgilendirmez.
The doctor insisted that the patient get plenty of rest.
- Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
We read the full text of his speech.
- Onun konuşmasının tam metnini okuduk.
Taro ordered some English conversation textbooks from London.
- Taro, Londra'dan bazı İngilizce konuşma ders kitapları ısmarladı.
He interrupted the speaker with frequent questions.
- O, sık sık soruları ile konuşmacını sözünü kesti.
A trip to America is out of the question.
- Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
This argument is pure rhetoric.
- Bu tartışma etkili konuşma sanatından başka bir şey değil.
The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes.
- Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.
I don't like to leave things up in the air.
- Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.
We talked about various things.
- Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.