konunun

listen to the pronunciation of konunun
Türkçe - İngilizce
the heart of the matter
konu
subject

I tried to change the subject. - Konuyu değiştirmeye çalıştım.

Mathematics is a good subject. - Matematik iyi bir konudur.

konu
topic

The conversation moved on to other topics. - Konuşma diğer konulara geçti.

That topic is worth discussing. - Bu konu tartışılmaya değer.

konu
matter

To tell the truth, this matter does not concern it at all. - Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.

They are matters which we need to discuss. - Onlar tartışmamız gereken konular.

konu
(Hukuk) issue

Communism was the biggest issue in the campaign. - Komünizm kampanyada en büyük konu oldu.

Let us turn now to the fundamental issue. - Şimdi temel konuya dönelim.

konunun dışına
far afield
konunun dışında
beside the point
konunun dışında olma
irrelevancy
konunun dışında olma
irrelevance
konu
point

I differ from you on that point. - Ben o konuda seninle aynı fikirde değilim.

I couldn't get the point of his speech. - Konuşmasının konusunu anlayamadım.

konu
subject , topic
konu
affair

According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs. - Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.

Do you want to talk about the affair? - İş hakkında konuşmak ister misin?

konu
theme

I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day. - Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.

What's the theme of the novel? - Romanın konusu nedir?

konu
heading
konu
subject, topic, matter
konu
scope

This subject is not within the scope of our study. - Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.

konu
{i} head

Can I speak to the head nurse? - Baş hemşire ile konuşabilir miyim?

I would like to speak to the head nurse. - Baş hemşire ile konuşmak istiyorum.

konu
(Politika, Siyaset) area

Research in this area is somewhat equivocal. - Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.

Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement. - Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.

konu
score
konu
object

His book became an object of criticism. - Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.

I have no objection to paying a special fee if it is necessary. - Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.

konu
(Bilgisayar) re
konu
subject matter

Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter. - Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.

konu
shebang
konu
business

I want your help about business. - İş konusunda senin yardımını istiyorum.

I was just talking to him. Talking to him about what? That's none of your business. - Sadece onunla konuşuyordum. Onunla ne hakkında konuşuyordun? O seni ilgilendirmez.

konu
res

The doctor insisted that the patient get plenty of rest. - Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.

Research in this area is somewhat equivocal. - Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.

konu
text

We read the full text of his speech. - Onun konuşmasının tam metnini okuduk.

Taro ordered some English conversation textbooks from London. - Taro, Londra'dan bazı İngilizce konuşma ders kitapları ısmarladı.

konu
question

He interrupted the speaker with frequent questions. - O, sık sık soruları ile konuşmacını sözünü kesti.

A trip to America is out of the question. - Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.

Konu
the subject
konu
{i} argument

This argument is pure rhetoric. - Bu tartışma etkili konuşma sanatından başka bir şey değil.

The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes. - Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.

konu
hot topic
konu
thing

I don't like to leave things up in the air. - Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.

We talked about various things. - Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.

konu
subject, topic; matter; theme
Türkçe - Türkçe

konunun teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Konu
sermaye
Konu
süje
Konu
mevzu

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

Konu
sayfa
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu: "Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım."- Y. Z. Ortaç. Üzerinde konuşulan şey, bahis: "Daha fazla tafsilata girmeyi bugün zararlı gördüğüm için bu konuda susacağım."- B. Felek
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu
konu
Üzerinde konuşulan şey, bahis
konu
(Osmanlı Dönemi) bahis
konunun