How do you come up with such interesting plots for your novels?
- Romanlarınız için böylesine ilginç konuları nasıl buluyorsunuz?
We discussed a wide range of topics.
- Çok çeşitli konular tartıştık.
There are some topics you shouldn't discuss with Tom.
- Tom'la tartışmaman gereken bazı konular var.
We talked about a variety of topics.
- Biz farklı konular hakkında konuştuk.
We discussed a wide range of topics.
- Çok çeşitli konular tartıştık.
I like English the best of all the subjects.
- Tüm konuların içinde en çok İngilizceyi severim.
Math and English were my favorite subjects.
- Matematik ve İngilizce benim en sevdiğim konulardır.
I cannot appreciate the subtleties of the subject.
- Ben konunun inceliklerini kavrayamam.
I concentrated my attention on the subject.
- Ben, dikkatimi konuya yoğunlaştırdım.
Let's find sentences with new vocabulary on this topic, add them to the following list: _____; and translate them.
- Haydi bu konuda yeni sözcük haznesiyle cümleler bulun, yandaki _____ listesine onları ekleyin; ve çevirin.
The conversation moved on to other topics.
- Konuşma diğer konulara geçti.
They are matters which we need to discuss.
- Onlar tartışmamız gereken konular.
I can't agree with them on this matter.
- Bu konuda onlarla aynı fikirde olamam.
Let us turn now to the fundamental issue.
- Şimdi temel konuya dönelim.
Communism was the biggest issue in the campaign.
- Komünizm kampanyada en büyük konu oldu.
We are all one on that point.
- Biz bu konuda hepimiz aynı fikirdeyiz.
I couldn't get the point of his speech.
- Konuşmasının konusunu anlayamadım.
Don't you want to talk about the affair?
- Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?
According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
- Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.
What's the theme of the novel?
- Romanın konusu nedir?
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
This subject is not within the scope of our study.
- Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.
I would like to speak to the head nurse.
- Baş hemşire ile konuşmak istiyorum.
They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different.
- Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement.
- Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
His book became an object of criticism.
- Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.
- Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.
We'll talk business later.
- İşi daha sonra konuşacağız.
I was just talking to him. Talking to him about what? That's none of your business.
- Sadece onunla konuşuyordum. Onunla ne hakkında konuşuyordun? O seni ilgilendirmez.
The doctor insisted that the patient get plenty of rest.
- Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.
To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
- Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
Mary's phone was confiscated because she was caught texting in class.
- Sınıfta mesajlaşırken yakalandığı için Mary'nin telefonuna el konuldu.
There's not so much text in this book.
- Bu kitapta o kadar çok konu yok.
A trip to America is out of the question.
- Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
Traveling abroad is out of the question.
- Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
The speaker's argument was off the point.
- Konuşmacının tartışması konuyla alâkasızdı.
This argument is pure rhetoric.
- Bu tartışma etkili konuşma sanatından başka bir şey değil.
Professor Brown explains things very well.
- Profesör Brown konuları çok iyi açıklıyor.
I don't like to leave things up in the air.
- Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.