I cannot appreciate the subtleties of the subject.
- Ben konunun inceliklerini kavrayamam.
Mathematics is a good subject.
- Matematik iyi bir konudur.
Our topic of the week is: _____.
- Haftanın konusu: _____.
The conversation moved on to other topics.
- Konuşma diğer konulara geçti.
They are matters which we need to discuss.
- Onlar tartışmamız gereken konular.
His interpretation of this matter is too one-sided.
- Onun bu konuyla ilgili yorumu çok tek-taraflıdır.
Communism was the biggest issue in the campaign.
- Komünizm kampanyada en büyük konu oldu.
I agree with you on this issue.
- Bu konuda seninle aynı fikirdeyim.
I can't necessarily agree with you on that point.
- Ben o konuda zorunlu olarak seninle aynı fikirde olamam.
We are all one on that point.
- Biz bu konuda hepimiz aynı fikirdeyiz.
I have nothing to do with the affair.
- Bu konu ile bir ilgim yok.
According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
- Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.
What's the theme of the novel?
- Romanın konusu nedir?
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
This subject is not within the scope of our study.
- Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.
Can I speak to the head nurse?
- Baş hemşire ile konuşabilir miyim?
Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head.
- Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement.
- Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
His book became an object of criticism.
- Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.
- Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.
We'll talk business later.
- İşi daha sonra konuşacağız.
I want your help about business.
- İş konusunda senin yardımını istiyorum.
The doctor insisted that the patient get plenty of rest.
- Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.
This carpet is designed for residential use.
- Bu halı konut kullanımı için tasarlanmıştır.
There's not so much text in this book.
- Bu kitapta o kadar çok konu yok.
We read the full text of his speech.
- Onun konuşmasının tam metnini okuduk.
Without a passport, leaving a country is out of the question.
- Bir pasaport olmadan, bir ülkeyi terk etmek söz konusu değildir.
Traveling abroad is out of the question.
- Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
Tom hasn't talked to me since we had that argument.
- O tartışmayı yaptığımızdan beri Tom benimle konuşmadı.
This argument is pure rhetoric.
- Bu tartışma etkili konuşma sanatından başka bir şey değil.
We always talked about a lot of things after school.
- Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.
I don't know about things like that.
- Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.