I concentrated my attention on the subject.
- Ben, dikkatimi konuya yoğunlaştırdım.
I tried to change the subject.
- Konuyu değiştirmeye çalıştım.
Let's find sentences with new vocabulary on this topic, add them to the following list: _____; and translate them.
- Haydi bu konuda yeni sözcük haznesiyle cümleler bulun, yandaki _____ listesine onları ekleyin; ve çevirin.
That topic is worth discussing.
- Bu konu tartışılmaya değer.
I can't agree with them on this matter.
- Bu konuda onlarla aynı fikirde olamam.
They are matters which we need to discuss.
- Onlar tartışmamız gereken konular.
The delegates voted on the issue.
- Delegeler konuyla ilgili oy kullandı.
I agree with you on this issue.
- Bu konuda seninle aynı fikirdeyim.
I couldn't get the point of his speech.
- Konuşmasının konusunu anlayamadım.
I can't go along with you on that point.
- Ben bu konuda seninle aynı fikirde olamam.
I have nothing to do with the affair.
- Bu konu ile bir ilgim yok.
According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
- Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
What's the theme of the novel?
- Romanın konusu nedir?
This subject is not within the scope of our study.
- Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.
Paradoxically, the President of Turkey is the de jure head of state but has no legal role in government.
- Türkiye Cumhurbaşkanı, paradoksal bir biçimde hukuken devletin başı olmasına rağmen hükümet içinde yasal bir konumu yoktur.
I would like to speak to the head nurse.
- Baş hemşire ile konuşmak istiyorum.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement.
- Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.
His book became an object of criticism.
- Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.
- Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.
I want your help about business.
- İş konusunda senin yardımını istiyorum.
I was just talking to him. Talking to him about what? That's none of your business.
- Sadece onunla konuşuyordum. Onunla ne hakkında konuşuyordun? O seni ilgilendirmez.
To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
- Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
He responded to a speech of welcome.
- Bir karşılama konuşmasını yanıtladı.
Mary's phone was confiscated because she was caught texting during class.
- Ders anında mesajlaşırken yakalandığı için Mary'nin cep telefonuna el konuldu.
We read the full text of his speech.
- Onun konuşmasının tam metnini okuduk.
A trip to America is out of the question.
- Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
He interrupted the speaker with frequent questions.
- O, sık sık soruları ile konuşmacını sözünü kesti.
Tom hasn't talked to me since we had that argument.
- O tartışmayı yaptığımızdan beri Tom benimle konuşmadı.
We had an argument about it last night.
- Dün gece bu konuda tartıştık.
I don't like to leave things up in the air.
- Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.
We talked about various things.
- Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.