Mathematics is a good subject.
- Matematik iyi bir konudur.
I cannot appreciate the subtleties of the subject.
- Ben konunun inceliklerini kavrayamam.
Our topic of the week is: _____.
- Haftanın konusu: _____.
A new topic came up in conversation.
- Konuşmada yeni bir konu gündeme geldi.
His interpretation of this matter is too one-sided.
- Onun bu konuyla ilgili yorumu çok tek-taraflıdır.
I would like to talk with you about this matter.
- Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.
Let us turn now to the fundamental issue.
- Şimdi temel konuya dönelim.
Communism was the biggest issue in the campaign.
- Komünizm kampanyada en büyük konu oldu.
I couldn't get the point of his speech.
- Konuşmasının konusunu anlayamadım.
I differ from you on that point.
- Ben o konuda seninle aynı fikirde değilim.
The affair cost me many sleepless nights.
- Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.
I have nothing to do with the affair.
- Bu konu ile bir ilgim yok.
What's the theme of the novel?
- Romanın konusu nedir?
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
They want to talk to you about areas of mutual interest.
- Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.
His book became an object of criticism.
- Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
There's not so much text in this book.
- Bu kitapta o kadar çok konu yok.
Mary's phone was confiscated because she was caught texting in class.
- Sınıfta mesajlaşırken yakalandığı için Mary'nin telefonuna el konuldu.
We always talked about a lot of things after school.
- Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.
I don't know about things like that.
- Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.
- Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
The doctor insisted that the patient get plenty of rest.
- Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.
This argument is pure rhetoric.
- Bu tartışma etkili konuşma sanatından başka bir şey değil.
The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes.
- Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.
I want your help about business.
- İş konusunda senin yardımını istiyorum.
They were talking business.
- Onlar iş konuşuyorlardı.
They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different.
- Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.
I would like to speak to the head nurse.
- Baş hemşire ile konuşmak istiyorum.
This subject is not within the scope of our study.
- Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.
He interrupted the speaker with frequent questions.
- O, sık sık soruları ile konuşmacını sözünü kesti.
A trip to America is out of the question.
- Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
Whether you like Tom or not is irrelevant.
- Tom'u sevip sevmemen konu dışı.
It is irrelevant what you think.
- Düşündüğün şey konu dışı.
konu tekrarı yapacağım.
How dare you say that's not relevant!
- Onun konu ile ilgili olmadığını söylemeye nasıl cesaret edersin!
I thought his opinion was relevant.
- Onun fikrinin konu ile ilgili olduğunu düşünmüştüm.
How do you come up with such interesting plots for your novels?
- Romanlarınız için böylesine ilginç konuları nasıl buluyorsunuz?
We discussed a wide range of topics.
- Çok çeşitli konular tartıştık.
The conversation moved on to other topics.
- Konuşma diğer konulara geçti.
If you want me to write about Judeo-Christian topics, you have to pay money.
- Yahudi-Hıristiyan konuları hakkında yazmamı istiyorsan para ödemek zorundasın.
We talked about a variety of topics.
- Biz farklı konular hakkında konuştuk.
I like English best of all subjects.
- Bütün konular içerisinde en çok İngilizceyi severim.
I like English the best of all the subjects.
- Tüm konuların içinde en çok İngilizceyi severim.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.