konuşması

listen to the pronunciation of konuşması
Türkçe - İngilizce
talking of
konuşması düzgün
well-spoken
açılış konuşması
inaugural
konuş
speak

Frankly speaking, he is untrustworthy. - Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.

I don't speak Japanese. - Japonca konuşamıyorum.

konuş
{f} spoke

The policeman spoke to a man on the street. - Polis bir adamla sokakta konuştu.

It isn't a surprise that English is the world's most spoken language. - Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.

konuş
{f} commune
konuş
(Tıp) conus
moral konuşması
(Askeri) pep talk
konuş
talk to

Please come to talk to me. - Lütfen benimle konuşmaya gel.

I want to talk to you. - Seninle konuşmak istiyorum.

konuş
{f} talk

Do not talk with your mouth full. - Ağzın doluyken konuşma.

John was in such a hurry that he had no time for talking. - John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.

konuş
commune with
konuş
spoke out
konuş
speak out

You need to speak out. - Senin konuşman gerekiyor.

You must speak out against injustice. - Haksızlığa karşı yüksek sesle konuşmalısın.

konuş
{f} spoken

Which language is spoken in the United States of America? - Amerika Birleşik Devletleri'nde hangi dil konuşuluyor?

Which language is spoken in the U.S.A.? - ABD'de hangi diller konuşuluyor?

konuş
spoke to
konuş
speak to

She doesn't speak to me. - O benimle konuşmuyor.

May I speak to Pedro? - Pedro ile konuşabilir miyim?

konuş
spoken out
konuş
{f} tongue

By the look in his eye I could tell that he was speaking tongue in cheek. - Onun gözündeki bakışına göre onun şaka yollu konuştuğunu söyleyebilirdim.

Do not fear the heavens and the earth, but be afraid of hearing a person from Wenzhou speak in their local tongue. - Göklerden ve yerden korkmayın fakat Wenzhou'lu bir kişinin kendi dilini konuştuğunu duymaktan korkun.

konuş
{f} talked

In the tent we talked and talked. - Çadırda sürekli konuştuk.

They talked during the movie. - Film sırasında konuştular.

konuş
{f} talking

What're you talking about? - Ne hakkında konuşuyorsun?

Who were you talking with? - Kiminle konuşuyordun?

konuş
spoken to
konuş
{f} speaking

Frankly speaking, he is untrustworthy. - Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.

Speaking English isn't easy. - İngilizce konuşmak kolay değildir.

konuş
discourse

In their discourse after dinner, they talked about politics. - Yemekten sonraki konuşmalarında, onlar politikadan bahsettiler.

veda konuşması yapan
valedictorian
açılış konuşması
opening speech
açılış konuşması
inaugural speech
açış konuşması
keynote speech
açış konuşması
opening speech
açış konuşması yapan kimse
keynoter
açış konuşması yapmak
keynote
bebek konuşması
baby talk
beyincik konuşması
(Pisikoloji, Ruhbilim) cerebellar speech
kapanış konuşması
closing speech
konuş
placing, arrangement
konuş
(Askeriye) disposition, deployment
konuş
geol. location
konuş
intercede
konuş
converse

Passengers shall not converse with the driver while the bus is in motion. - Otobüs hareket halindeyken yolcular şoförle konuşmamalıdır.

I need someone with whom I can converse. - Konuşabileceğim birine ihtiyacım var.

meclis konuşması
(Politika, Siyaset) congress speech
meclis konuşması
(Politika, Siyaset) parliament speech
mezuniyet konuşması
valedictory address
milletvekilinin ilk konuşması
maiden speech
oyuncunun fısıldayarak konuşması
stage whisper
propaganda konuşması
stump speech
seçim konuşması
stump speech
telefon konuşması
call, phone call
telefon konuşması
buzz
veda konuşması
valediction
veda konuşması
valedictory
şehirlerarası telefon konuşması
trunk call, long-distance call
Türkçe - Türkçe

konuşması teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

açılış konuşması
Herhangi bir kurum, kuruluş, mağaza vb.nin açılması sırasında yapılan konuşma
açış konuşması
Bir töreni, bir toplantıyı başlatmak için yapılan ilk konuşma
konuş
Konma işi veya biçimi
konuş
Konum
konuş
Bütün imkânlar göz önünde tutularak kara, hava ve deniz birliklerinin yerleştirilmesi biçimi