kontrollü teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- restrained
- controlled
Mary was a controlled wife.
- Mary kontrollü bir eşti.
The concrete layer of the nuclear reactor's shielding will be destroyed using controlled explosions.
- Nükleer reaktörün koruyucu somut tabakası kontrollü patlamalar kullanılarak imha edilecek.
- restricted
- under control
- controled
- kontrol
- check
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
He checked that all the doors were safely shut.
- Bütün kapıların güvenli bir şekilde kapatılıp kapatılmadığını kontrol etti.
- kontrol
- control
Nobody can control us.
- Hiç kimse bizi kontrol edemez.
Inflation is getting out of control.
- Enflasyon kontrolün dışına çıkıyor.
- kontrollü atmosfer
- controlled atmosphere
- kontrollü değişken
- controlled variable
- kontrollü soğutma
- controlled cooling
- kontrollü teslimat
- (Hukuk) controlled delivery
- kontrol
- governance
- kontrol
- supervision
- kontrol
- countenance
- kontrol
- {i} rein
- kontrol
- grip
Tom got a grip on his emotions.
- Tom duygularını kontrol altına aldı.
- kontrol
- command
- kontrol
- (Bilgisayar) control desk
- kontrol
- controlling
The next four to six weeks are crucial in controlling the massive Ebola outbreak.
- Önümüzdeki 4 ila 6 hafta, büyük Ebola salgınını kontrol etmekte çok önemlidir.
I'm controlling myself not to lose my head.
- Başımı kaybetmemek için kendimi kontrol ediyorum.
- kontrol
- disposal
- kontrol
- hand
Things got a little out of hand.
- İşler biraz kontrolden çıktı.
The group of noisy boys was getting out of hand.
- Gürültülü cocuklar kontrolden cıkıyordu.
- kontrol
- (Ticaret) working papers
- kontrol
- curb
- kontrol
- (Ticaret) audit
- kontrol
- composure
- kontrol
- metering
- kontrol
- (Ticaret) visitation
- kontrol
- direction
- kontrol
- rounds
- kontrol
- inspection
Korea received an inspection from the International Atomic Energy Agency.
- Kore, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından kontrol edilmiştir.
- kontrol
- superintendence
- kontrol
- checking
Tom is checking ID's.
- Tom kimlikleri kontrol ediyor.
I'm checking options.
- Seçenekleri kontrol ediyorum.
- kontrol
- {i} overhaul
- kontrol
- checkout
- kontrol
- {i} clutch
- kontrol
- pilot
The pilot is trying to restore communication with the control tower.
- Pilot, kontrol kulesi ile olan iletişimi onarmaya çalışıyor.
The pilot was having trouble controlling the aircraft.
- Pilot, uçağı kontrol ederken zorluk yaşadı.
- kontrol
- helm
- kontrol
- diagnostic
- kontrol
- control of
- kontrol
- controling
- Birleşik Devletler kontrollü gemiler
- (Askeri) effective United States controlled ships
- bilgisayar kontrollü
- computer controlled
- bilgisayar kontrollü
- program controlled
- bilgisayar kontrollü
- computer controled
- erken uyarı/yer-kontrollü önleme
- (Askeri) early warning/ground-controlled intercept
- gerilme kontrollü test
- controlled stress test
- kaynak kontrollü
- (Askeri) originator controlled
- kontrol
- clutches
- kontrol
- examination
- kontrol
- checking, inspecting
- kontrol
- wire
The puppets are controlled by wires.
- Kuklalar teller tarafından kontrol edilir.
- kontrol
- inspector
- kontrol
- control, check; inspection; command; composure
- kontrol
- (Hukuk) control, supervising
- radyo kontrollü
- radio controlled
- uçak gemisi kontrollü yaklaşma; merkezi sözleşme makamı; devre kart montajı; kon
- (Askeri) carrier-controlled approach; central contracting authority; circuit card assembly; container control activity; contamination control area; contingency capabilities assessment; contract construction agent (DOD)
- yer kontrollü yaklaşma
- (Askeri) ground controlled approach
- yerden kontrollü iniş
- (Havacılık) ground controlled landing
- yerden kontrollü lazer hedef planlayıcısı
- (Askeri) ground laser target designator
- yerden kontrollü radar
- (Askeri) ground-based radar
- yerden kontrollü yaklaşma
- (Askeri) ground-controlled approach
- yerden kontrollü yaklaşma
- (Askeri) ground control approach
- yerden kontrollü önleme
- (Askeri) ground-control interception
- yerden kontrollü önleme
- (Askeri) ground control intercept