kontrol teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- check
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
Please check the correct answer.
- Lütfen doğru cevabı kontrol edin.
- control
West Berlin would remain free of Soviet control.
- Batı Berlin, Sovyet kontrolü olmadan kalacaktı.
You used a condom for birth control, right?
- Doğum kontrolü için bir prezervatif kullandın, değil mi?
- governance
- supervision
- countenance
- grip
Tom got a grip on his emotions.
- Tom duygularını kontrol altına aldı.
- command
- (Bilgisayar) control desk
- controlling
The next four to six weeks are crucial in controlling the massive Ebola outbreak.
- Önümüzdeki 4 ila 6 hafta, büyük Ebola salgınını kontrol etmekte çok önemlidir.
I'm controlling myself not to lose my head.
- Başımı kaybetmemek için kendimi kontrol ediyorum.
- disposal
- hand
The riot got out of hand.
- İsyan kontrolden çıktı.
The group of noisy boys was getting out of hand.
- Gürültülü cocuklar kontrolden cıkıyordu.
- (Ticaret) working papers
- curb
- (Ticaret) audit
- composure
- metering
- (Ticaret) visitation
- direction
- rounds
- inspection
Korea received an inspection from the International Atomic Energy Agency.
- Kore, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından kontrol edilmiştir.
- pilot
The pilot is trying to restore communication with the control tower.
- Pilot, kontrol kulesi ile olan iletişimi onarmaya çalışıyor.
The pilot controls the engine power using the throttle.
- Pilot, valf kullanarak motor gücünü kontrol eder.
- clutch
- helm
- superintendence
- clutches
- examination
- rein
- checking, inspecting
- wire
The puppets are controlled by wires.
- Kuklalar teller tarafından kontrol edilir.
- inspector
- control, check; inspection; command; composure
- (Hukuk) control, supervising
- checking
The policeman was checking the cars one-by-one.
- Polis, arabaları tek-tek kontrol ediyordu.
Tom is checking ID's.
- Tom kimlikleri kontrol ediyor.
- {i} overhaul
- checkout
- diagnostic
- control of
- controling
- kontrol etmek
- check
I have to check and see what the contract says.
- Sözleşmenin ne dediğini kontrol etmek ve görmek zorundayım.
I'd like to check out.
- Ben kontrol etmek istiyorum.
- kontrol etmek
- control
They formed a company to control it.
- Onu kontrol etmek için bir şirket kurdular.
It's sometimes difficult to control our feelings.
- Duygularımızı kontrol etmek bazen zordur.
- kontrol etmek
- go through
- kontrol edilemeyen
- out of hand
- kontrol et
- check it out
We'd better check it out.
- Bunu kontrol etsek iyi olur.
Should I go check it out?
- Onu kontrol etmeye gitmeli miyim?
- kontrol etmek
- check out
I'll go to check out the bedroom.
- Yatak odasını kontrol etmek için gideceğim.
I'd like to check out.
- Ben kontrol etmek istiyorum.
- kontrol etmek
- superintend
- kontrol listesi
- checklist
The first checklist was published in 1961.
- İlk kontrol listesi 1961 yılında yayımlandı.
- kontrol akışı
- (Bilgisayar) control flow
- kontrol aleti
- controller
- kontrol derzi
- (İnşaat) control joint
- kontrol dışı
- uncontrolled
- kontrol dışı
- (deyim) out of hand
- kontrol eden
- controller
- kontrol erimi
- (Bilgisayar,Teknik) control range
- kontrol etme
- inspection
- kontrol etmek
- police
- kontrol etmek
- go over
- kontrol etmek
- make check
- kontrol etmek
- versant
- kontrol etmek
- check through
- kontrol etmek
- supervise
- kontrol etmek
- examine
- kontrol etmek
- check over
- kontrol etmek
- take something in hand
- kontrol etmek
- discipline
- kontrol etmek
- abuse
- kontrol etmek
- manage
- kontrol etmek
- check on
I just want to check on something.
- Sadece bir şeyi kontrol etmek istiyorum.
I'll be back in an hour to check on you again.
- Seni tekrar kontrol etmek için bir saat içinde döneceğim.
- kontrol etmek
- make sure something is ok
- kontrol grubu
- (Otomotiv) control assembly
- kontrol hacmi
- (Otomotiv) control volume
- kontrol kaybı
- (Havacılık) vertigo
- kontrol kolu
- control handle
- kontrol kolu
- control lever
- kontrol tuşu
- (Bilgisayar) ctrl key
- kontrol valfi
- control valve
- kontrol yok
- (Bilgisayar) no control
- kontrol edilemeyen
- uncurbed
- kontrol etmek
- take a fresh look
- kontrol kalemi
- (Screwdriver used as a) circuit-tester, neon tester
- kontrol mühendisi
- control engineer
- kontrol odağı
- (Pisikoloji, Ruhbilim) locus of control
- kontrol / denetim mekanizması
- (Hukuk) monitoring mechanisme
- kontrol akımı
- controlling current
- kontrol alanı
- (Otomotiv) canalizing island
- kontrol aleti
- survey instrument
- kontrol alevi
- pilot burner
- kontrol altına almak
- smother
- kontrol altına almak
- to get (a fire, an epidemic, inflation, etc.) under control
- kontrol altında
- underfoot
- kontrol altında tutmak
- police
- kontrol altında tutmak
- stake in
- kontrol altında tutmak
- keep under control
- kontrol altında tutmak
- stake out
- kontrol atışı
- (Askeri) verification fire
- kontrol aygıtı
- control apparatus, tester
- kontrol bandı
- control strip
- kontrol belgesi
- check
- kontrol biti
- (bilgisayar) checkbit
- kontrol bloğu
- (Bilgisayar,Teknik) control block
- kontrol deliği
- inspection hole
- kontrol deneyi
- control test
- kontrol devresi
- control circuit
- kontrol diski
- control disc
- kontrol düğmesi
- knob
- kontrol dışı
- out of control
The situation seemed out of control.
- Durum kontrol dışı görünüyordu.
Tom is completely out of control.
- Tom tamamen kontrol dışı.
- kontrol edilebilir
- manageable
- kontrol edilebilir
- containable
- kontrol edilebilir rüya
- lucid dream
- kontrol edilebilir rüya
- lucid dreaming
- kontrol edilemeyen
- out of control
- kontrol edilemez
- ungovernable
- kontrol edilemez
- out of hand
- kontrol edilemez
- out of control
- kontrol edilemez
- unmanageable
- kontrol elektrotu
- control electrode
- kontrol etme
- going over
- kontrol etmek
- govern
They needed a new government to control the anarchy.
- Onların anarşiyi kontrol etmek için yeni bir hükümete ihtiyaçları vardı.
- kontrol etmek
- choke down
- kontrol etmek
- keep tabs on
- kontrol etmek
- (Hukuk) to check, to monitor
- kontrol etmek
- explore
- kontrol etmek
- check up
- kontrol etmek
- check up on
- kontrol etmek
- a) to control, to check b) to inspect c) to test d) to audit
- kontrol etmek
- audit
- kontrol etmek
- inspect
- kontrol etmek
- command
- kontrol etmek
- test
- kontrol etmek
- choke back
- kontrol etmek
- to check, inspect
- kontrol eğrisi
- control characteristic
- kontrol garantisi
- (Hukuk) control guarantee
- kontrol gerilimi
- control voltage
- kontrol grafiği
- control chart
- kontrol grubu
- control group
- kontrol hattı
- (Politika, Siyaset) line of control
- kontrol histerezisi
- control hysteresis
- kontrol işareti
- check
- kontrol işareti koymak
- check off
- kontrol işareti koymak
- check
- kontrol kalemi
- 1. (screwdriver used as a) circuit-tester. 2. slang penis, *cock
- kontrol kalemi
- neon-tester
- kontrol kapısı
- control port
- kontrol kulesi
- control tower
The pilot is trying to restore communication with the control tower.
- Pilot, kontrol kulesi ile olan iletişimi onarmaya çalışıyor.
- kontrol kulesi
- (airport) control tower
- kontrol kutusu
- control box
- kontrol lambası
- pilot lamp, pilot light
- kontrol mekanizması
- detent
- kontrol mili
- control shaft
- kontrol noktası
- checkpoint
The coalition force fired at her car at the checkpoint in Bagdad.
- Koalisyon güçleri Bağdat'daki kontrol noktasında onun arabasına ateş ettiler.
Dan was stopped at a checkpoint.
- Dan bir kontrol noktasında durduruldu.
- kontrol noktası
- control post
- kontrol noktası
- pulpit
- kontrol noktası; toplama noktası; komuta yeri; temas noktası; kontrol noktası; y
- (Askeri) check point; collection point; command post; contact point; control point; counterproliferation
- kontrol numunesi
- control sample
- kontrol odası
- control room
- kontrol oranı
- control ratio
- kontrol paneli
- panel
- kontrol paneli
- dashboard
- kontrol paneli
- desk
- kontrol paneli
- facia
- kontrol paneli
- panel board
- kontrol paneli
- control board
- kontrol paneli
- facia panel
- kontrol paneli
- facia board
- kontrol parseli
- check plot
- kontrol raporlama unsuru
- (Askeri) control reporting element
- kontrol raporu
- inspection report
- kontrol rayı
- control rail
- kontrol saati
- telltale clock
- kontrol saati
- time clock
- kontrol sargıları
- control turns
- kontrol sattı
- control shaft
- kontrol sondajı
- check bore hole
- kontrol subapı
- check valve
- kontrol supabı
- control valve
- kontrol tablosu
- control panel
- kontrol tapası
- inspection plug
- kontrol teli
- control wire
- kontrol tuşu
- control key
- kontrol tüpü
- control tube
- kontrol uçuş
- (Havacılık) check flight
- kontrol uçuşu
- (Havacılık) principal flight
- kontrol uçuşu
- check flight
- kontrol vanası
- control valve
- kontrol ve denetim
- leading reins
- kontrol ve denetim
- leading strings
- kontrol ve rapor postası/yeri
- (Askeri) control and reporting post
- kontrol yayı
- (Otomotiv) control spring
- kontrol çubuğu
- control rod, absorbing rod
- kontrol ızgarası
- control grid
- kontrol şeridi
- control tape
- Komuta ve Kontrol
- (Askeri) command and control
- Komuta ve Kontrol Bilgi İşlem Sistemi
- (Askeri) Command and Control Information Processing System
- Komuta ve Kontrol Girişim programı
- (Askeri) Command and Control Initiatives Program
- Komuta ve Kontrol Harbinin saldırgan bir şekli
- (Askeri) an offensive form of command and control warfare
- Komuta, Kontrol Ve Muhabere Danışman Grubu
- (Askeri) Command, Control, and Communications Advisory Group
- Komuta, Kontrol Ve Muhabere Sistemi Ana Planı
- (Askeri) Command, Control, and Communications Systems Master Plan
- Komuta, Kontrol, Muhabere, Bilgisayarlar ve İstihbarat Başkanı (Birleşik Devletl
- (Askeri) Assistant Chief of Staff, Command, Control, Communications, Computers, and Intelligence (USMC)
- kodların geçerliliğini kontrol sistemi (mühürlü zarflarda); özel cephane deposu
- (Askeri) sealed authenticator system; special ammunition storage
- kombine kontrol
- combination control
- komuta muhabere servis göstergesi; kontrol muhabere servis göstergesi
- (Askeri) command communications service designator; control communications service designator
- komuta ve kontrol desteği
- (Askeri) command and control support
- komuta ve kontrol harbi
- (Askeri) command and control warfare
- komuta ve kontrol harbinin korunmacı bir şekli
- (Askeri) a defensive form of command and control warfare
- komuta ve kontrol koruması
- (Askeri) command and control protection
- komuta ve kontrol unsuru
- (Askeri) command and control element
- komuta, kontrol ve muhabere
- (Askeri) command, control, and communications
- komuta, kontrol ve muhabere karşı tedbirleri
- (Askeri) command, control, and communications countermeasures
- komuta, kontrol ve muhabere ve bilgisayar sistemleri
- (Askeri) command, control, communications, and computer systems - komuta, kontrol ve muhabere ve bilgisayar sistemleri C4 systems command, control, communications, and computer systems
- komuta, kontrol ve muhabere ve bilgisayarlar
- (Askeri) command, control, communications, and computers
- komuta, kontrol ve muhabere ve bilgisayarlar karşı tedbirleri
- (Askeri) command, control, communications, and computer countermeasures
- komuta, kontrol, muhabere ve istihbarat
- (Askeri) command, control, communications, and intelligence
- komuta, kontrol, muhabere, bilgisayar, istihbarat, gözetleme ve keşif
- (Askeri) command, control, communications, computers, intelligence, surveillance, and reconnaissance
- komuta, kontrol, muhabere, bilgisayarlar ve istihbarat
- (Askeri) command, control, communications, computers, and intelligence
- konteyner kontrol unsuru; devam eden cezai teşebbüs
- (Askeri) container control element; continuing criminal enterprise
- kontrol et
- {f} check
Try to check the flow of water by turning the valve.
- Vanayı çevirerek su akışını kontrol etmeye çalış.
The defenders checked the onslaught by the attackers.
- Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.
- kontrol altına almak
- curb
- doğum kontrol hapı
- contraceptive
- doğum kontrol hapı
- antibaby pill
- doğum kontrol hapı contraceptive pill
- the pill