Roll up your right sleeve.
- Sağ elbise kolunu yukarı çek.
Tom wears long sleeves when working in the garden.
- Tom bahçede çalışırken uzun kollu giyer.
I perspired under the arms.
- Kollarımın altında terledim.
Four armed men held up the bank and escaped with $4 million.
- Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.
This car handles very easily.
- Bu araba çok kolay kullanılır.
This car handles well.
- Bu araba kolay kullanılır.
Those branches break easily.
- O dallar kolayca kırılır.
Which branch of the armed forces were you in?
- Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?
The bridge is supported by 10 posts.
- Köprü on kolonla destekleniyor.
Her recently-released short story collection thrills enthusiasts of postmodern works in Esperanto.
- Onun yakın zamanda yayımlanan öykü koleksiyonu Esperanto'da post modern eserlerin meraklılarını heyecanlandırıyor.
Our team can easily beat your team in the first game.
- İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.
Beating the other team was no sweat at all.
- Diğer takımı yenmek hiç kolay değil.
Many had lost their arms or legs.
- Birçok insan kollarını ya da bacaklarını kaybetmiş.
They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different.
- Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.
Memories of my college days come to my mind.
- Kolej günlerimin anılarını hatırlarım.
Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer.
- Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.
This machine is easy to handle.
- Bu makineyi idare etmek kolaydır.
Tom broke some bones in his arm and hand.
- Tom kolundaki ve elindeki bazı kemikleri kırdı.
Mary cleared the platforming section with ease.
- Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.
I asked for a seat in the smoking section.
- Sigara içilen bölümde bir koltuk istedim.
Finding his office was easy.
- Onun bürosunu bulmak kolaydı.
Finding his office was easy.
- Onun ofisini bulmak kolaydı.
Cholera is uncommon in Japan.
- Kolera Japonya'da yaygın değildir.
Tom was worried that his cholesterol level might be a little high.
- Tom kolesterol seviyesinin biraz yüksek olabileceğinden endişeliydi.
Let's stay somewhere with easy airport access.
- Havaalanına kolay erişimi olan bir yerde kalalım.
It's not always easy to stay healthy.
- Sağlıklı kalmak her zaman kolay değil.
Tom's car has crank windows.
- Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.
I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle.
- Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.
She took me under her wing and taught me everything she knew.
- O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.
Tom took me under his wing.
- Tom bana kol kanat gerdi.
Tom noticed the bracelet on Mary's arm.
- Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.
Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient.
- Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.
Press down on the lever.
- Kolun üstüne bastırınız.
You can adjust the seat height by moving the adjustment lever up.
- Ayar kolunu yukarı doğru hareket ettirerek koltuk yüksekliğini ayarlayabilirsiniz.
Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick.
- Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.
I know from experience; playing soccer barefoot is a bad idea. You could easily end up with broken toes.
- Ben deneyimimden biliyorum; yalın ayak futbol oynamak kötü bir fikir. Kolayca kırık ayak parmaklarınla son verebilirsin.
Winston was an earthborn, but he emigrated to the Martian colony Barsoom in his teenage years.
- Winston bir faniydi ama gençlik yıllarında Mars kolonisi Barsoom'a göç etti.