Tom wears long sleeves when working in the garden.
- Tom bahçede çalışırken uzun kollu giyer.
She held him by the sleeve.
- O, onu kolundan tuttu.
I perspired under the arms.
- Kollarımın altında terledim.
The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
- Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
I put a new handle to the door.
- Kapıya yeni bir kol taktım.
Just turn this handle.
- Sadece bu kolu çevirin.
Those branches break easily.
- O dallar kolayca kırılır.
Which branch of the armed forces were you in?
- Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?
The bridge is supported by 10 posts.
- Köprü on kolonla destekleniyor.
I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
- Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
Our team can easily beat your team in the first game.
- İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.
Beating the other team was no sweat at all.
- Diğer takımı yenmek hiç kolay değil.
I'm on crutches since I broke both my legs.
- Her iki bacağımı kırdığım dan beri koltuk değneği kullanıyorum.
Many had lost their arms or legs.
- Birçok insan kollarını ya da bacaklarını kaybetmiş.
I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
- Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
Memories of my college days come to my mind.
- Kolej günlerimin anılarını hatırlarım.
This car handles very easily.
- Bu araba çok kolay kullanılır.
He turned the doorknob with his left hand.
- O, sol eli ile kapı kolunu çevirdi.
I asked for a seat in the smoking section.
- Sigara içilen bölümde bir koltuk istedim.
I asked for a seat in the no-smoking section.
- Sigara içilmeyen bölümde bir koltuk istedim.
Finding his office was easy.
- Onun bürosunu bulmak kolaydı.
Finding his office was easy.
- Onun ofisini bulmak kolaydı.
Tom had to get a cholera shot.
- Tom bir kolera aşısı yaptırmak zorunda kaldı.
My cholesterol levels are high.
- Benim kolesterol seviyelerim yüksektir.
You have to stay in your seat.
- Sen koltuğunda kalmak zorundasın.
Let's stay somewhere with easy airport access.
- Havaalanına kolay erişimi olan bir yerde kalalım.
Tom's car has crank windows.
- Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.
I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle.
- Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.
Tom took me under his wing.
- Tom bana kol kanat gerdi.
She took me under her wing and taught me everything she knew.
- O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.
Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient.
- Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.
Tom noticed the bracelet on Mary's arm.
- Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.
Press down on the lever.
- Kolun üstüne bastırınız.
You can adjust the seat height by moving the adjustment lever up.
- Ayar kolunu yukarı doğru hareket ettirerek koltuk yüksekliğini ayarlayabilirsiniz.
Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick.
- Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.
Winston was an earthborn, but he emigrated to the Martian colony Barsoom in his teenage years.
- Winston bir faniydi ama gençlik yıllarında Mars kolonisi Barsoom'a göç etti.
I know from experience; playing soccer barefoot is a bad idea. You could easily end up with broken toes.
- Ben deneyimimden biliyorum; yalın ayak futbol oynamak kötü bir fikir. Kolayca kırık ayak parmaklarınla son verebilirsin.