These blouses are long sleeved.
- Bu bulüzler uzun kolludur.
Roll up your right sleeve.
- Sağ elbise kolunu yukarı çek.
He caught me by the arm.
- O beni kolumdan yakaladı.
She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
- Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
I put a new handle to the door.
- Kapıya yeni bir kol taktım.
This car handles well.
- Bu araba kolay kullanılır.
Which branch of the armed forces were you in?
- Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?
Those branches break easily.
- O dallar kolayca kırılır.
Please take this parcel to the post office.
- Lütfen bu koliyi postaneye götür.
The post office is not far from your college.
- Postane kolejden uzak değildir.
Our team could easily have brought home the bacon, if it weren't for the team's best man being injured.
- Takımın en iyi adamı yaralanmasaydı, takımımız kolayca başarabilirdi.
Our team can easily beat your team in the first game.
- İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.
They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different.
- Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.
I'm on crutches since I broke both my legs.
- Her iki bacağımı kırdığım dan beri koltuk değneği kullanıyorum.
Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer.
- Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.
I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
- Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
He turned the doorknob with his left hand.
- O, sol eli ile kapı kolunu çevirdi.
This car handles very easily.
- Bu araba çok kolay kullanılır.
Mary cleared the platforming section with ease.
- Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.
I asked for a seat in the smoking section.
- Sigara içilen bölümde bir koltuk istedim.
Finding his office was easy.
- Onun bürosunu bulmak kolaydı.
Finding his office was easy.
- Onun ofisini bulmak kolaydı.
Cholera is uncommon in Japan.
- Kolera Japonya'da yaygın değildir.
There have been many cases of cholera this year.
- Bu yıl çok sayıda kolera vakası yaşandı.
It's not always easy to stay healthy.
- Sağlıklı kalmak her zaman kolay değil.
Let's stay somewhere with easy airport access.
- Havaalanına kolay erişimi olan bir yerde kalalım.
Tom's car has crank windows.
- Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.
I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle.
- Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.
Tom took me under his wing.
- Tom bana kol kanat gerdi.
She took me under her wing and taught me everything she knew.
- O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.
Tom noticed the bracelet on Mary's arm.
- Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.
Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient.
- Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.
Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever.
- Tom ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.
Press down on the lever.
- Kolun üstüne bastırınız.
Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick.
- Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.
I can barely move my arms.
- Ben kollarımı zar zor oynatabiliyorum.
I can barely bend my left arm.
- Sol kolumu zar zor bükebiliyorum.