kolaylaştırarak

listen to the pronunciation of kolaylaştırarak
Türkçe - İngilizce
easing
Modest decline in price
/Easement- The curved junctions placed in a handrail to bring the parts at different levels into one flowing curve A fitting that curves in a vertical plane, used to change the angle of the handrail
{i} lightening, lessening, abatement, reduction
a change for the better
the act of reducing something unpleasant (as pain or annoyance); "he asked the nurse for relief from the constant pain"
Effect using during motion tweening to control the apparent acceleration or deceleration of an animated object
The reduction in the acceleration or deceleration of motion to present a smoother, more continuous movement The shape of a function curve can reflect this when using a spline interpolation
present participle of ease
kolay
easy

Speaking English isn't easy. - İngilizce konuşmak kolay değildir.

To be always honest is not easy. - Her zaman dürüst olmak kolay değildir.

kolay
{s} simple

As a general rule, it's simple to criticize, but difficult to produce alternative suggestions. - Genel bir kural olarak, eleştirmek kolaydır ama alternatif öneri üretmek zordur.

It was not so simple to write a letter in English. - İngilizce bir mektup yazmak böyle kolay değildi.

kolay
ready
kolay
downhill
kolay
{s} cushy
kolay
{s} straightforward
kolay
snap
kolay
(Argo) mickey mouse
kolay
easy way of doing sth
kolay
like smoke
kolay
smooth

This zipper doesn't zip smoothly. - Bu fermuar kolayca kapanmıyor.

I was easily taken in by his smooth talk. - Onun yumuşak konuşmasıyla kolaylıkla içeri alındım.

kolay
flowing
kolay
facile
kolay
open-and-shut
kolay
effortless
kolay
uncomplicated

I found the problem uncomplicated. - Ben sorunu kolay buldum.

kolay
unlabored
kolay
elementary
kolay
soft
kolay
cheap

It's easy to make and it's cheap. - Yapması kolaydır ve ucuzdur.

kolay
effort

Speaking Esperanto is so easy that sometimes it requires a real effort. - Esperanto konuşmak o kadar kolaydır ki bazen gerçek bir çaba gerektirir.

kolay
easy way (to do something)
kolay
easy; easy way of doing sth
kolay
sweet

That cocktail is sweet and easy to drink. - O kokteyl tatlı ve içmesi kolay.

kolay
easier

It's easier to learn a new language when you are young. - Gençken yeni bir dil öğrenmek daha kolay.

When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds. - Yağmur yağarsa ve toprak nemli olursa, otları çekmek daha kolay olur.

kolay
be easy

It must be easy for him to find the way. - Onun yolu bulması kolay olmalı.

The soldiers on the boats would be easy targets. - Teknelerdeki askerler kolay hedefler olacaktı.

kolay
easy to handle
kolay
open and shut
kolay
unlaboured [Brit.]
kolay
easy, simple
kolay
{s} unlaboured
Türkçe - Türkçe

kolaylaştırarak teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

kolay
(Osmanlı Dönemi) asan
Kolay
(Osmanlı Dönemi) ŞEVA
Kolay
(Osmanlı Dönemi) MA'N
Kolay
(Osmanlı Dönemi) DEFF
Kolay
(Osmanlı Dönemi) YESİR
Kolay
basit
kolay
Kolayca, sıkıntısız bir biçimde, basit
kolay
Kolaylık
kolay
Kolayca, sıkıntısız bir biçimde, basit: "Yolu bulmak kolay oldu."- Halikarnas Balıkçısı
kolay
Sıkıntı çekmeden, yorulmadan yapılabilen, emeksiz, zahmetsiz, güç ve zor karşıtı: "Cebimde mevcut paradan bu kadar bir şey buna tahsis etmek pek kolaydı."- H. Z. Uşaklıgil
kolay
Sıkıntı çekmeden, yorulmadan yapılabilen, emeksiz, zahmetsiz, güç ve zor karşıtı
kolay
(Osmanlı Dönemi) sehl
kolaylaştırarak