kolay kolay

listen to the pronunciation of kolay kolay
Türkçe - İngilizce
(with negative verbs only) easily
kolay kolay kızmayan
slow to wrath
kolay bozulan
perishable
kolay
ready
kolay
downhill
kolay aldanan
gullible
kolay etkilenen
susceptible
kolay etkilenir
impressionable
kolay incinir
vulnerable

Children are so vulnerable. - Çocuklar çok kolay incinir.

We're all vulnerable. - biz hepimiz kolay inciniriz.

kolay kanan kimse
pushover
kolay kazanmak
walk over
Kolay gelsin
(said to sb at work) May it be easy
kolay
snap
kolay
(Argo) mickey mouse
kolay
easy way of doing sth
kolay
like smoke
kolay ad
(Bilgisayar) friendly name
kolay aldanır
dupe
kolay aldatılma
gullibility
kolay anlaşılır
(Konuşma Dili) clear cut
kolay anlaşılır
plain
kolay anlaşılır
pellucid
kolay beğenmez
fastidious
kolay etkilenen
suggestible
kolay hesaplama
soft computing
kolay inanan
simple-minded
kolay
picnic
kolay
(Konuşma Dili) a piece of cake
kolay
cushy job
kolay
cinch
kolay
easy task
kolay iş değil
it's no joke
kolay kopmaz
tenace
kolay kullanım
(Bilgisayar) easier to use
kolay kullanım
(Bilgisayar) accessibility
kolay kullanımlı
handy
kolay kırılan
fragile
kolay kırılma
fragility
kolay olmak
easy to
kolay tanınan
unmistakable
kolay tutuşan
combustible
kolay tutuşan
inflammable
kolay tutuşur
inflammable
kolay tutuşur
flammable
kolay yapılmış
facile
kolay ürkütülen
spooky
kolay
smooth

This zipper doesn't zip smoothly. - Bu fermuar kolayca kapanmıyor.

I was easily taken in by his smooth talk. - Onun yumuşak konuşmasıyla kolaylıkla içeri alındım.

kolay
simple

This book is written in simple English, so it's easy to read. - Bu kitap basit bir İngilizceyle yazılmış. Bu nedenle okuması kolaydır.

As a general rule, it's simple to criticize, but difficult to produce alternative suggestions. - Genel bir kural olarak, eleştirmek kolaydır ama alternatif öneri üretmek zordur.

kolay
flowing
kolay
facile
kolay
open-and-shut
kolay
effortless
kolay
cushy
kolay
uncomplicated

I found the problem uncomplicated. - Ben sorunu kolay buldum.

kolay
unlabored
kolay
easy

Speaking English is not easy. - İngilizce konuşmak kolay değildir.

Translating this text will be very easy. - Bu metni çevirmek çok kolay olacak.

kolay
elementary
kolay
easy way (to do something)
kolay
easy; easy way of doing sth
kolay
straightforward
kolay
sweet

That cocktail is sweet and easy to drink. - O kokteyl tatlı ve içmesi kolay.

kolay gelmek
easy to come
kolay gelsin
(Said to someone at work) May it be easy!
kolay gelsin!
easy to come!
kolay yol
The easy way
kolay, sehi
Easy, deflection
dile kolay
easier said than done
düşüncelerini kolay ifade edebilen
articulate
giymesi kolay olan
slip on
giymesi kolay şey
slip on
hazmı kolay
easy of digestion
içimi kolay
silky
işçiliği kolay
labour-saving
kolay
unlaboured [Brit.]
kolay
easy, simple
kolay affeder
placable
kolay aldatılan
deceivable
kolay anlamayan
unreceptive
kolay anlaşılan
articulate
kolay anlaşılan şey
continuity
kolay av
sitting ducks
kolay av
sitting duck
kolay av
sitter
kolay aşık olan
susceptible
kolay bakımlı
(Tekstil) easy-care
kolay bağlantı
snap-on coupling
kolay bulunabilme
accessibility
kolay dağılır
friable
kolay değil
it's no picnic
kolay değil
no picnic

Cleaning up after the party was no picnic. - Partiden sonra ortalığı toparlamak kolay değildi.

kolay düzenle
(Bilgisayar) simpleedit
kolay elde edilen başarı
cheap victory
kolay erir tel
fusible wire
kolay eriyen
(Fizik) low melting
kolay erişilir
easy accessible
kolay erişim
(Bilgisayar) easy access
kolay erkek
an easy lay
kolay etkilenen
impressible
kolay etkilenen
impressionable

I was young and impressionable at that time. - O zamanlar genç ve kolay etkilenendim.

kolay etkilenme
impressionability
kolay etkilenme
impressibility
kolay farkedilmez
subtile
kolay formlar
(Bilgisayar) easy forms
kolay galibiyet
walkaway
kolay galibiyet
walkover
kolay gelsin/gele! I hope it's going smoothly./I hope it will go smoothly
(said to someone who is either doing or planning to do a job)
kolay geçme
(Fizik) snug fit
kolay giyilen
slip on
kolay giyilen şey
slip on
kolay hedef
sitting ducks
kolay hedef
(Ticaret) fair game
kolay hedef
sitting duck
kolay heyecanlanan
excitable
kolay inanan
simple minded
kolay inanan
simple-hearted
kolay inanırlık
simple mindedness
kolay
cushy job, cinch
kolay
shade
kolay
snap
kolay
Mickey Mouse
kolay
sitter
kolay
child's play
kolay
snip
kolay
simple job
kolay
easy job
kolay
set up
kolay işlenemez
refractory
kolay kanan
gullable
kolay kanmayan
(deyim) nobody's fool
kolay kavrayan
percipient
kolay kazanma
walkover
kolay kazanmak
run away
kolay kazanmak
romp
kolay kazanmak
romp through
kolay kazanmak
earn easily
kolay kazanmak
win easily
kolay kazanç
gravy
kolay kazanılan başarı
walkover
kolay kazanılan başarı
walkaway
kolay kazanılan galibiyet
romp
kolay kazanılan şey
snip
kolay kazanılmış
runaway
kolay kazanılmış maç
runaway match
kolay kazanılmış zafer
runaway victory
kolay kırılma
frailty
kolay kırılır
fragile
kolay kırılır
frail
kolay kırılır
frangible
kolay kırılır
smashable
kolay kırılır
brittle
kolay kıvrılır
lithesome
kolay kız
an easy lay
kolay kızaran
rubicund
kolay lokma
doss
kolay lokma
(deyim) sitting target
kolay moraran
(Tıp) easy bruising
kolay morarma
(Tıp) easy bruising
kolay olmayan
nontrivial
kolay paniğe kapılan
panicky
kolay para
money for old rope
kolay para
money for jam
kolay para kazanmak
get on the gravy train
kolay pes eden
quitter
kolay satış
(Ticaret) ready sale
kolay sinirlenen
easily-angered
kolay sinirlenen
iracund
kolay sinirlenir
huffish
kolay sinirlenir
inflammable
kolay sinirlenir
short tempered
kolay sinirlenir
irascible
kolay sinirlenir
huffy
kolay sinirlenme
quickness
kolay sinirlenmeyen
slow to wrath
kolay sürüm
(Ticaret) ready sale
kolay ulaşılır
easy of access
kolay ulaşılır yerde
within easy reach
kolay yarılır
(Hukuk) fissile
kolay yatıştırılma
placability
kolay yatışır
placable
kolay yenmek
mop the floor with
kolay yolu seçmek
take the easy way out
kolay yönetilen
wieldy
kolay zafer
walkover
kolay çözüm
simple-solution
kolay şekil alan
waxen
kolay şekil alan
waxy
kolay şey
jam
kolay şey
Mickey Mouse
kolay şey
simple thing
kolay şey
money for jam
kolay: tek cins
(Bilgisayar) easy: one suit
kullanımı kolay
user-friendly
paraya kolay çevrilebilir mal
liquid assets
yapmak pek de kolay değil
That will take some doing
çok kolay
easy as winking
çok kolay
as easy as shelling peas
çok kolay
It's very easy
çok kolay
it's money for jam
çok kolay
as easy as pie
çok kolay
it's child's play
çok kolay
it's pie
ıngilizce bir kolay okuma satın almak istiyorum
I would like to buy an easy reading in English
Türkçe - Türkçe
Kolay bir yoldan, kolayca
kolay gelsin
(Said to somebody at work) May it be easy!
dile kolay
Anlatılması kolay ama yapılması veya katlanılması çok güç
kolay
Kolayca, sıkıntısız bir biçimde, basit
kolay
Kolaylık
kolay
Kolayca, sıkıntısız bir biçimde, basit: "Yolu bulmak kolay oldu."- Halikarnas Balıkçısı
kolay
Sıkıntı çekmeden, yorulmadan yapılabilen, emeksiz, zahmetsiz, güç ve zor karşıtı: "Cebimde mevcut paradan bu kadar bir şey buna tahsis etmek pek kolaydı."- H. Z. Uşaklıgil
kolay
Sıkıntı çekmeden, yorulmadan yapılabilen, emeksiz, zahmetsiz, güç ve zor karşıtı