Children are so vulnerable.
- Çocuklar çok kolay incinir.
We're all vulnerable.
- biz hepimiz kolay inciniriz.
This zipper doesn't zip smoothly.
- Bu fermuar kolayca kapanmıyor.
I was easily taken in by his smooth talk.
- Onun yumuşak konuşmasıyla kolaylıkla içeri alındım.
This book is written in simple English, so it's easy to read.
- Bu kitap basit bir İngilizceyle yazılmış. Bu nedenle okuması kolaydır.
As a general rule, it's simple to criticize, but difficult to produce alternative suggestions.
- Genel bir kural olarak, eleştirmek kolaydır ama alternatif öneri üretmek zordur.
I found the problem uncomplicated.
- Ben sorunu kolay buldum.
Speaking English is not easy.
- İngilizce konuşmak kolay değildir.
Translating this text will be very easy.
- Bu metni çevirmek çok kolay olacak.
That cocktail is sweet and easy to drink.
- O kokteyl tatlı ve içmesi kolay.
Cleaning up after the party was no picnic.
- Partiden sonra ortalığı toparlamak kolay değildi.
I was young and impressionable at that time.
- O zamanlar genç ve kolay etkilenendim.