He proved to be an ideal husband.
- İdeal bir koca olduğunu ispat etti.
She hated her husband.
- Kocasından nefret etti.
The elephant is an enormous creature.
- Fil kocaman bir yaratıktır.
He has enormous fingers.
- Onun kocaman parmakları vardır.
This is the first time I've seen a strawberry this huge.
- Böyle kocaman bir çileği ilk defa görüyorum.
The lion opened its huge mouth and roared.
- Aslan kocaman ağzını açtı ve kükredi.
They pretend to be man and wife.
- Onlar karı kocaymış gibi davranıyorlar.
This man is not my husband.
- Bu adam benim kocam değil.
The universe is a large school.
- Evren kocaman bir okul.
I saw a large snake today.
- Bugün kocaman bir yılan gördüm.
She feared cancer would kill her husband before their great-grandson was born.
- O, onların torun oğlu doğmadan önce kanserin kocasını öldüreceğinden korkuyordu.
Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
- Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
He used a big piece of paper to make the bag.
- Torbayı yapmak için koca bir parça kağıt kullandı.
I've got a big week ahead of me.
- Önümde koca bir haftam var.
Mary complained about her husband again - the same old story.
- Mary kocası hakkında yine yakındı - aynı eski hikaye.
Her husband asked her to throw that old hat away.
- Onun kocası o eski şapkasını atmasını istedi.
Mary's hubby is chubby.
- Mary'nin kocası tombul.
My hubby and I used to go mountain climbing together.
- Kocam ve ben birlikte dağ tırmanışına giderdik.
A widow is a woman whose spouse has died.
- Dul kocası ölmüş bir kadındır.