O onun yanına diz çöktü ve onun adının ne olduğunu sordu.
- She knelt beside him and asked him what his name was.
Biz dua etmek için diz çöktük.
- We knelt down to pray.
Sami, Leyla'yı önünde diz çöktürdü.
- Sami made Layla kneel in front of him.
Sunağa yakın diz çöken bir çocuk gördüm.
- She saw a boy kneeling by the altar.