Profesör, çalışmasının konusunu kısa ve açık bir biçimde anlattı.
- The professor briefly and clearly described the topic of his study.
Seni açık bir biçimde duymadım. Bir daha söyler misin lütfen?
- I didn't hear you clearly. Would you please say it again?
Bu içecek açıkça çay ile aynı tadı içeriyor.
- This drink clearly has the same flavor as tea.
O, konuyu açıkça belirtmiştir.
- He clearly stated that point.
Hâlâ apaçık hatırlıyorum. Yedi ya da sekiz yıl önceydi. Tam olarak nerede? Sen de orada mıydın?
- I still clearly remember. It was seven or eight years ago. Where exactly? Were you also there?
Şüphesiz, o, biyoteknoloji hakkında çok şey biliyor.
- Clearly, she knows a lot about biotechnology.
Şüphesiz Tom'da potansiyel var.
- Tom clearly has potential.
Bu anlaşılır biçimde düzeltilmedi.
- This clearly hasn't been proofread.
Lütfen daha anlaşılır biçimde konuşun.
- Please speak more clearly.
Sie ist nicht bereit Verantwortung zu übernehmen.
- Hun er ikke klar til at tage ansvar.
Die Königin fragte mich: „Bist du bereit, König zu werden?“ Ich wurde rot.
- Dronningen spurgte mig: Er du klar til blive konge? Jeg rødmede.