Lead is a common environmental pollutant.
- Kurşun yaygın bir çevre kirleticidir.
Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines.
- Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.
It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
- İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
Lead is a common environmental pollutant.
- Kurşun yaygın bir çevre kirleticidir.
Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines.
- Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.
It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
- İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
Sewage often pollutes the ocean.
- Kanalizasyon çoğunlukla okyanusu kirletir.
Some factories pollute the environment.
- Bazı fabrikalar çevreyi kirletir.
Large areas of the ocean are polluted.
- Okyanusun büyük alanları kirletildi.
The oil spill polluted the bay.
- Petrol sızıntısı körfezi kirletti.
I wouldn't want to sully your good name.
- Ben senin iyi adını kirletmek istemem.
This rice is contaminated by arsenic.
- Pirinç arsenik ile kirletilmiş.
I don't want to contaminate the clean glasses by taking them out of the dishwasher.
- Temiz bardakları onları bulaşık makinesinden çıkararak kirletmek istemiyorum.
Smokers foul up the air.
- Sigara içenler havayı kirletmektedir.
Cigarette smoke fouls the air in a room.
- Sigara dumanı odadaki havayı kirletir.
The city is contaminated with that black smoke produced by engines with wheels.
- Şehir arabalar tarafından üretilen siyah dumanla kirletilmiş.
It seems that the origin of the mutations is in the consumption of contaminated water.
- Mutasyonların kökeni kirletilmiş su tüketiminde gibi görünüyor.