Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody.
- Herkes bir aydır, ve hiç kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.
Why doesn't anybody translate my sentences?
- Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?
There was hardly anyone in the room.
- Odada hiç kimse yoktu.
Hide this in a safe place. I don't want anyone getting their hands on it.
- Bunu güvenli bir yerde sakla. Ona kimsenin dokunmasını istemiyorum.
No one wants to listen to my opinions.
- Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor.
No one may be compelled to belong to an association.
- Hiç kimse bir derneğe üye olmaya zorlanamaz.
If I go, you'll be all alone.
- Ben gidersem kimsesiz olacaksın.
I asked many persons about the store, but no one had heard of it.
- Mağazayı pek çok kişiye sordum, ancak kimse onu duymamıştı.
No one is sure how many people died.
- Hiç kimse kaç kişi öldüğünden emin değildi.
There was hardly anyone in the room.
- Odada hiç kimse yoktu.
No one speaks this language anymore.
- Artık hiç kimse bu dili konuşmuyor.
I am a sensitive person, you know.
- Duygulu bir kimseyim, bilirsin.
He is such a bad person that everybody dislikes him.
- O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.
No one knows exactly how many people considered themselves hippies.
- Hiç kimse tam olarak kaç kişinin kendilerini hippi kabul ettiklerini bilmez.
There were cars burning, people dying, and nobody could help them.
- Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı.
No one has time for that sort of thing.
- Hiç kimsenin o tür şey için zamanı yoktu.
Have you told anyone about the surprise party?
- Sürpriz partiden kimseye bahsettin mi?
Aside from him, nobody else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
She felt sympathy for the orphan and gave him some money.
- O kimsesiz çocuğa acıdı ve ona biraz para verdi.
They adopted the orphan.
- Onlar kimsesiz çocuğu evlat edindi.
No one wants to listen to my opinions.
- Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor.
No one shall be arbitrarily deprived of his property.
- Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.
In the store, there's not a soul to listen to us.
- Dükkanda bizi dinleyecek kimse yok.
There wasn't a soul in sight.
- Görünürde kimse yoktu.
He thinks he is somebody, but really he is nobody.
- O onun biri olduğunu düşünüyor ama aslında hiç kimse değil.
I'm looking for somebody who understands French.
- Fransızca anlayan kimseyi arıyorum.
No man is without his faults.
- Hiç kimse hatasız değildir.
No man received enough votes to win the nomination.
- Hiç kimse adaylığı kazanmak için yeterli oy almadı.
Tom volunteered to do all the things no one else wanted to do.
- Tom başka hiç kimsenin yapmak istediği her şeyi yapmak için gönüllüydü.
Nobody could explain how the thing was made.
- Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
Why didn't you tell someone?
- Neden kimseye söylemedin?
Why didn't someone help Tom?
- Neden kimse Tom'a yardım etmedi?
Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
- Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
Nobody knows what will happen next.
- İleride ne olacağını hiç kimse bilmiyor.
Tom and Mary both felt like outcasts.
- Hem Tom hem de Mary kendilerini kimsesiz gibi hissettiler.
If I go, you'll be all alone.
- Ben gidersem kimsesiz olacaksın.