Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

kimsesizler

listen to the pronunciation of kimsesizler
Türkçe - İngilizce
homeless
{s} without a home, having no place to live, living in the street
the homeless: Homeless persons in the aggregate
Lacking a permanent place of residence
without nationality or citizenship; "stateless persons"
Destitute of a home
without nationality or citizenship; "stateless persons
people who are homeless; "the homeless lived on the city streets" someone with no housing; "the homeless became a problem in the large cities" without nationality or citizenship; "stateless persons
people who are homeless; "the homeless lived on the city streets"
physically or spiritually homeless or deprived of security; "made a living out of shepherding dispossed people from one country to another"- James Stern
Homeless people have nowhere to live. the growing number of homeless families Hundreds were made homeless. The homeless are people who are homeless. shelters for the homeless. + homelessness home·less·ness The only way to solve homelessness is to provide more homes
someone with no housing; "the homeless became a problem in the large cities"
{i} those without a home collectively
kimse
anybody

Why doesn't anybody translate my sentences? - Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?

He asked me whether anybody was there. - O, bana orada kimsenin olup olmadığını sordu.

kimse
anyone

There was hardly anyone in the room. - Odada hiç kimse yoktu.

Tom didn't want to speak to anyone. - Tom kimseyle konuşmak istemiyordu.

kimsesiz
lonely
kimse
{i} one

No one understands that. - Onu hiç kimse anlamıyor.

No one may be compelled to belong to an association. - Hiç kimse bir derneğe üye olmaya zorlanamaz.

kimsesiz
{s} alone

If I go, you'll be all alone. - Ben gidersem kimsesiz olacaksın.

kimse
dodger
kimse
man

No man is without his faults. - Hiç kimse hatasız değildir.

No one knows exactly how many people considered themselves hippies. - Hiç kimse tam olarak kaç kişinin kendilerini hippi kabul ettiklerini bilmez.

kimsesiz
empty
kimsesiz
unfortunate
kimsesiz
deserted
kimsesiz
forlornly
kimsesiz
waif
kimsesiz
helpless
kimsesiz
unattended
kimse
any

There wasn't anyone in the room. - Odada hiç kimse yoktu.

Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody. - Herkes bir aydır, ve hiç kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.

kimse
person

I asked many persons about the store, but no one had heard of it. - Mağazayı pek çok kişiye sordum, ancak kimse onu duymamıştı.

Nobody knew that Tom was the person who contributed most of the money. - Kimse paranın çoğunu katkıda bulunan kişinin Tom olduğunu bilmiyordu.

kimse
people

I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up. - Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.

No one knows exactly how many people considered themselves hippies. - Hiç kimse tam olarak kaç kişinin kendilerini hippi kabul ettiklerini bilmez.

kimse
sort

No one has time for that sort of thing. - Hiç kimsenin o tür şey için zamanı yoktu.

kimse
party

Nobody came to the party. - Kimse partiye gelmedi.

Have you told anyone about the surprise party? - Sürpriz partiden kimseye bahsettin mi?

kimsesiz
unbefriended
kimsesiz
friendless
kimsesiz
homeless
kimse
one can
kimse
wight
kimsesiz
forlorn
kimsesiz
orphan

She felt sympathy for the orphan and gave him some money. - O kimsesiz çocuğa acıdı ve ona biraz para verdi.

They adopted the orphan. - Onlar kimsesiz çocuğu evlat edindi.

kimse
no one

No one shall be arbitrarily deprived of his property. - Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.

No one understands that. - Onu hiç kimse anlamıyor.

kimse
soul

We reached the poor soul we had to help. - Biz yardım etmek zorunda olduğumuz fakir kimseye ulaştık.

In the store, there's not a soul to listen to us. - Dükkanda bizi dinleyecek kimse yok.

kimse
somebody

I'm looking for somebody who understands French. - Fransızca anlayan kimseyi arıyorum.

I am somebody and I am important. - Ben önemli kimseyim ve önemliyim.

kimse
anyone, anybody
kimse
no man

No man can live to be two hundred years old. - Hiç kimse iki yüz yaşına kadar yaşayamaz.

No man is without his faults. - Hiç kimse hatasız değildir.

kimse
someone, somebody
kimse
(with a negative verb) nobody, no one
kimse
someone, somebody; anybody, anyone; nobody, no one
kimse
cad
kimse
thing

Nobody knows why this kind of thing happens. - Bu tür şeylerin neden olduğunu kimse bilmiyor.

Nobody can do two things at once. - Kimse bir defada iki şeyi yapamaz.

kimse
wallah
kimse
someone

No one ever really knows what's going through someone else's head. - Birinin kafasından neler geçtiğini kimse kesin olarak bilemez.

Why didn't someone help Tom? - Neden kimse Tom'a yardımcı olmadı?

kimse
nobody

Nobody knows what will happen next. - İleride ne olacağını hiç kimse bilmiyor.

Nobody can be a head coach of a soccer team without being a soccer player. - Hiç kimse futbolcu olmadan bir futbol takımının teknik direktörü olamaz.

kimse
scavenger
kimse
bugger
kimse
dweller
kimsesiz
(someone) who has no one, who has no living relatives or friends
kimsesiz
desolate, lonely, lone; empty, deserted, forlorn, desolate
kimsesiz
outcast

Tom and Mary both felt like outcasts. - Hem Tom hem de Mary kendilerini kimsesiz gibi hissettiler.

kimsesiz
desolate
kimsesiz
empty, forlorn
kimsesiz
solitary
kimsesiz
all alone

If I go, you'll be all alone. - Ben gidersem kimsesiz olacaksın.

kimsesiz
lone
Türkçe - Türkçe

kimsesizler teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Kimsesiz
bikes
kimsesiz
Kimsesi olmadan
kimsesiz
Hiç kimse bulunmayan, boş, sahipsiz, ıssız: "Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında / Yürüyorum arkama bakmadan yürüyorum."- N. F. Kısakürek
Kimse
(Hukuk) KİMESNE
Kimse
nefer
Kimsesiz
öksüz
kimse
Herhangi bir kişi, kim olduğu bilinmeyen kişi, şahıs, nefer: "Kimsenin girdisi çıktısı, alacağı borcu ile uğraşmak istemiyordum."- N. Cumalı
kimse
Olumsuz cümlelerde kişi: "Bir zaman hiç kimseye varmadım."- H. R. Gürpınar
kimse
Herhangi bir kişi, kim olduğu bilinmeyen kişi, şahıs, nefer
kimse
Kişi
kimsesiz
Hiç kimse bulunmayan, boş, sahipsiz, ıssız
kimsesiz
Anası babası, yakını, koruyucusu olmayan
kimsesiz
Anası babası, yakını, koruyucusu olmayan: "Ocağın kimsesiz çocukları okuttuğunu da biliyordum."- F. R. Atay
kimsesizler