kişi teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- person
I bought a new personal computer yesterday.
- Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.
The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
- Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
- persona
I bought a new personal computer yesterday.
- Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.
Personal computers are of great use.
- Kişisel bilgisayarlar çok faydalıdırlar.
- gram. person
- self
She is a selfish person.
- O bencil bir kişidir.
Self-publishing is a way to talk to the public.
- Kişisel yayıncılık, halkla konuşmanın bir yoludur.
- cad
- one
One hundred and fifty people entered the marathon race.
- Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
- Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
- person, human being
- head
If you want to have an attractive personality, you need to have a good head on your shoulders.
- Eğer çekici bir kişiliğe sahip olmak istiyorsanız, omuzlarınızda iyi bir kafaya sahip olmalısınız.
More than 50 people died from the recent eruption. Volcanic rocks struck some victims in the head.
- Son püskürmede 50'den fazla kişi öldü. Volkanik kayalar bazı kurbanların başına çarptı.
- person, individual; dramatis persona
- poll
- individual
We are currently looking for individuals who have experience in customer service.
- Bugünlerde, müşteri hizmetlerinde deneyimi olan kişiler arıyoruz.
Every person is an individual.
- Her kişi bir bireydir.
- Wight
- soul
Tom is a very brave soul.
- Tom çok cesur bir kişidir.
You're a brave soul if you want to climb the Urals.
- Urallara tırmanmak istiyorsan sen cesur bir kişisin.
- dramatis persona
- wallah
- thing
Were you the one who planned this whole thing?
- Bütün bu şeyi planlayan kişi sen miydin?
The life of a person is a transient thing.
- Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.
- cove
- figure
A strange figure suddenly came through the door.
- Garip bir kişi aniden kapıdan girdi.
Andrej Chadanovič is a major figure in the Belarusian poetry.
- Andrej Chadanoviç, Belarus şiirinde önemli bir kişidir.
- (Bilgisayar) contact
I've lost all the contacts from my address book.
- Adres defterimden tüm kişileri kaybettim.
We are sorry, the person you are trying to contact is not available.
- Üzgünüz, iletişim kurmaya çalıştığınız kişi mevcut değil.
- fellow
- man
There were two people in it, one of her girl students and a young man.
- Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam.
That's one small step for a man, one giant leap for mankind.
- Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.
- life
One's lifestyle is largely determined by money.
- Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.
You are the most important person in my life.
- Hayatımda en önemli kişi sizsiniz.
- bird
Fine feathers make fine birds.
- Güzel giysiler kişiyi güzel gösterir.
- people
Only a few people understood me.
- Sadece birkaç kişi beni anladı.
Only a few people showed up on time.
- Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi.
- bod
Eight out of ten dieters who lose up to ten percent of their body weight put it back on again within five years.
- Diyet yapan ve vücut ağırlığının yüzde onuna kadar bir oranda kilo vermiş olan her on kişiden sekizi, beş yıl içinde bu kiloları geri almaktadır.
Tom was the one who discovered the body.
- Tom cesedi keşfeden kişiydi.
- character
José showed himself to be a person of bad character.
- Jose kendini kötü karakterli bir kişi olarak gösterdi.
He's a man of very good character.
- O çok iyi kişilikli bir adamdır.
- capita
At least four were killed in the explosion of a car bomb outside a police station in the capital, Nairobi.
- Başkent Nairobi'de bir polis karakolunun dışındaki bir araba bombası patlamasında en az dört kişi öldü.
Alofi is the capital of Niue, and its population is about 580 people.
- Alofi, Niue'nin başkentidir ve nüfusu yaklaşık 580 kişidir.
- ünlü kişi
- celebrity
Mary enjoys being a celebrity.
- Mary bir ünlü kişi olmaktan hoşlanır.
- tüzel kişi
- legal entity
- kişi-saat
- (Ticaret) man-hour
- kişi başına düşen milli gelir
- Per capita income
- kişi adılı
- personal pronoun şahıs zamiri
- kişi adılı gram
- personal pronoun
- kişi arkadaşından bellidir
- (Atasözü) A person is known by the company he keeps
- kişi başı
- head
- kişi başına
- a head, per head
- kişi başına
- per head
- kişi başına
- per capita
- kişi başına düşen
- capitation
- kişi başına düşen gelir
- per capita income
- kişi başına düşen pay
- per capita quota
- kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla
- (Hukuk) GDP per head
- kişi başına tüketim
- per capita consumption
- kişi başına yapılan yardım
- capitation grant
- kişi dokunulmazlığı
- (Hukuk) personal inviolability
- kişi dokunulmazlığı
- personal inviolability, immunity from arrest or prosecution
- kişi eki gram
- personal ending
- kişi farkı gözetmemek
- be no respecter of persons
- kişi ve hizmet dolaşımı
- (Hukuk) movement of persons and principles
- kişi ver yer adlarının uydurulduğu roman
- roman a clef
- kişi özelliği
- selfhood
- kişi-yıl
- (Tıp) person-year
- kimsenin enayisi olmayan kişi
- nobody's fool
- kira geliri sağlayan kişi
- (Ticaret) rentier
- neslinden olan kişi
- descendant
- bir başkasıyla aynı amaca hizmet eden kişi
- (Hukuk) counterpart
- borsada halka satılmayan yeni senetleri alan kişi
- underwriter
- girişken kişi
- go getter
- güzel kişi
- beauty
- bilgili kişi
- (Argo) egghead
- bilir kişi
- expert witness
- bilir kişi
- (Ticaret) referee
- bilir kişi
- consultant
- birinci kişi
- (Dilbilim) first person
- birçok kişi
- many people
- dengesiz kişi
- chameleon
- doktora yapmış kişi
- doctor
- dürüst kişi
- salt of the earth
- dürüst olmayan kişi
- a bad egg
- etkili kişi
- (Ticaret) power
- garip bir kişi
- eccentric
- güvenilir kişi
- trust
- güvenilir kişi
- trustee
- güvenilir kişi
- salt of the earth
- iki kişi
- twosome
- ipotek alan kişi
- (Ticaret) mortgagee
- irtibat kurulacak kişi
- (Politika, Siyaset) contact person
- iyi kişi
- (deyim) good egg
- kendisine ödenecek olan kişi
- (Ticaret) payee
- kişiler
- (Bilgisayar) users
- kişiler
- (Bilgisayar) persons
Tom's was the first name on the list of persons of interest after Mary's murder.
- Mary'nin cinayetinden sonra Tom'unki ilgi kişiler listesinde ilk isimdi.
We tried our best to find the missing persons.
- Biz kayıp kişileri bulmak için elimizden geleni yaptık.
- kişiler
- people
People with rheumatoid arthritis symptoms should be careful about what they eat.
- Romatoid artrit belirtileri olan kişiler, ne yedikleri konusunda çok dikkatli olmalılar.
Generosity is innate in some people.
- Cömertlik bazı kişilerde doğuştandır.
- korkak kişi
- chicken
- lehine ipotek verilen kişi
- (Ticaret) mortgagee
- profesyonel kişi
- professional person
- sorumlu kişi
- individual responsible
- sorumlu kişi
- contact person
- tahsil edecek kişi
- (Ticaret) payee
- tasdik eden kişi
- (Kanun) affirmative
- yeni kişi
- (Bilgisayar) new contact
- yerinden edilmiş kişi
- (Askeri) displaced person
- yetkili kişi
- authority
- yetkili kişi
- contact
- önemli kişi
- personality
- ünlü (kişi)
- eminent
- ünlü kişi
- name
All the streets in this area are named after famous people.
- Bu bölgedeki tüm sokaklar ünlü kişilerin adını taşır.
- ünlü kişi
- lion
- bilgisayar sistemine gizlice giren kişi
- hacker
- gözüpek kişi
- daredevil
- 11 kişi
- eleven people
- Geveze kişi ya işinden kalır ya da yolundan
- (Atasözü) Jabbering causes loss of time and money
- Türkiye Cumhuriyeti Gümrük bölgesinde yerleşik kişi
- (Ticaret) person established in the customs territory of the Turkey
- arada kalan kişi
- initiand
- evine düşkün kişi
- addicted to house people
- evlenen kişi, gelin veya damat(frs.)
- who married the bride or groom (frs.)
- garip kişi
- strange people
- gerçek kişi
- (Ticaret) natural person
- kaynak kişi
- resource persons
- korkak, zayıf kişi
- cowardly, weak people
- ragga müziği yapan kişi
- raggant
- tüzel kişi
- (Ticaret) legal person
- Schengen Bilgi Sisteminde yardım teklifine konu kişi hakkında uyarı konusu
- (Hukuk) issue an alert for the requested person in the Schengen Information System (SIS) (to)
- acele gönderen kişi
- expeditor
- acemi kişi
- lubber
- acılara katlanan kişi
- stoic
- aksi kişi
- (deyim) awkward customer
- aksi kişi
- (deyim) ugly customer
- alenen tanınmış kişi
- public figure
- alternatif ödenecek kişi
- (Ticaret) alternative payee
- ana gösterge kodu; nakit ödeme; kişi tanımlama kodu; uçağı idare eden pilot
- (Askeri) parent indicator code; payment in cash; person identification code; pilot in command
- aptal kişi
- wally
- aptal kişi
- foolish person
- arzu eden kişi
- desirer
- askere çağrılan kişi
- selectee
- aynı kişi
- the same
- azimli kişi
- go-getter
- becerikli kişi
- go getter
- beceriksiz kişi
- clumsy person
- bin kişi başına maliyet
- (Ticaret) cost per thousand
- bir yerde borusu öten kişi
- (deyim) cock of the walk
- birkaç kişi
- several persons
- dalavereci kişi
- designer
- dağıtım yapan kişi
- deliverer
- dindar kişi
- religious person
- dinlenen kişi / konu
- (Hukuk) subject of the interception
- direk olarak ceset kalıntılarının işlemini yapmaya yetkili kişi
- (Askeri) person authorized to direct disposition of remains
- disipline eden kişi
- discipliner
- diyet uygulayan kişi
- dieter
- doyurucu kişi ya da şey
- saturater
- duygusal kişi
- sentimentalist
- duygusuz kişi
- laodicean
- döviz işlemleri yapma yetkisi almış kişi veya kurumlar
- (Hukuk) authorized dealers in foreign exchange
- düzenbaz kişi
- designer
- düşünceli kişi
- philosopher
- emanet veren kişi
- (Ticaret) bailer
- en fazla radyasyon alan kişi
- (Çevre) maximally exposed individual
- en önemli kişi
- the most important person
- en önemli kişi
- pivot man
- en önemli kişi
- pillar
- enerjik kişi
- energetic person
- enerjik kişi
- demon
- er kişi
- 1. man, adult. 2. a manly man
- esir alan kişi
- captor
- esmer (kişi/ten)
- swarthy
- etki altında kalmaya müsait kişi
- (Askeri) person eligible to receive effects
- evli kişi
- married person
- evsiz kişi
- homeless person
- ezilen kişi
- underdog
Luciano, the underdog in the match, will be trying to make the champ eat humble pie.
- Luciano, maçtaki ezilen kişi, şampiyona mutevazı pasta yedirmeye çabalıyor olacak.
- eziyet eden kişi
- persecutor
- eşyalarına haciz konan kişi
- distrainee
- fakir kişi
- pauper
- falanca kişi
- John Doe
- farklı düşünen kişi
- deviationist
- fedakar kişi
- altruist
- filan kişi
- such a one
- gerçek kişi
- law natural person
- gerçek kişi
- (Ticaret) natural entity
- gezgin kişi
- wanderer
- gezgin kişi
- (Konuşma Dili) bird of passage
- göz hapsinde tutulan kişi
- probationer
- gözaltında tutulan kişi
- (Hukuk) person held in custody
- gözetim altındaki kişi
- probationer
- gözünü budaktan sakınmaz kişi
- daredevil
- güvendiği kişi olmak
- be in smb.'s confidence
- hatun kişi
- ladylike woman
- herkesin eleştirisine uğrayan kişi
- aunt sally
- hukuki yardımda bulunan kişi
- (Latin) advocatus
- ihmalkâr kişi
- derelict
- iki kişi
- the two
She divided the cake between the two.
- İki kişi arasında pastayı böldü.
It is likely that the police confused the two individuals as they both had similar facial features.
- Benzer simaları olduğu için polisin iki kişiyi birbiriyle karıştırmış olması muhtemel.
- iki kişi
- two people
- iki kişi
- Twain
- iki kişi arasında
- a deux
- iki kişi ile oynanan oyun
- twosome
- iki sevgilinin arasındaki üçüncü kişi olmak
- play gooseberry
- ikinci kişi
- second person
- ikinci kişi gram
- the second person
- ikram servisi yapan kişi veya kuruluş
- caterer
- ilgisi olmayan kişi
- outsiderness
- ilgisiz kişi
- laodicean
- isim veren kişi
- namer
- istenen kişi
- persona grata
- istenmeyen kişi
- persona non grata
- isteyen kişi
- wanter
- iyi niyetli üçüncü kişi
- (Hukuk) bone fide third party
- iyiliksever kişi
- philanthropist
- karşı çıkan kişi
- deprecator
- keski kullanan kişi
- chiseler
- konuşulan kişi
- interlocutor
- kurtarıcı kişi
- deliverer
- kutsal kişi
- sadhu
- köle alan kişi
- enslaver
- kötü kişi
- bad person
- kötü kişi
- bad character
- kötü kişi olmak
- to become the target of someone's/others' dislike, be regarded as the person who's in the wrong
- kışkırtıcı kişi
- disorderly person
- lehine mal bırakılan kişi
- (Ticaret) legatee
- marjinal kişi
- marginal person
- mide bulandırıcı kişi
- whoreson
- miras bırakan kişi
- legator
- moral bozan şey ya da kişi
- demoralizer
- moral bozan şey ya da kişi
- demoraliser
- mormon olmayan kişi
- gentile
- muaf tutulmayan (kişi)
- nonexempt
- muziplik yapılmış kişi
- larked
- mücâdeleye davet eden kişi
- challenger
- nefret eden kişi
- detester
- obsesif-kompulsif kişi
- obsessive-compulsive person
- olsa gerek he/she/it must be: O kişi yabancı olsa gerek
- That person must be a foreigner
- oyundaki olayları arada açıklayan kişi
- chorus
- paniğe yol açan kişi
- panicmonger