keyifsiz

listen to the pronunciation of keyifsiz
Türkçe - İngilizce
unhappy
in low spirits

She came home in low spirits. - O, eve keyifsiz geldi.

dejected
out-of-sorts
out of temper
off-color
sick
rough
doldrums
cheerlessness
out of humour
out

For the past few days Jane has been quiet and out of humor. - Son birkaç gündür Jane sessiz ve keyifsizdir.

form
off-colour
poor-spirited
sort
low-spirited
depressed

I feel a bit depressed. - Kendimi biraz keyifsiz hissediyorum.

off color
humourless [Brit.]
blue

I always feel blue on Mondays. - Pazartesi günleri her zaman keyifsizim.

I'm feeling a little blue today. - Bugün biraz keyifsiz hissediyorum.

poor spirited
out of humor

For the past few days Jane has been quiet and out of humor. - Son birkaç gündür Jane sessiz ve keyifsizdir.

out of sorts
poorly
cheerless
unwell
indisposed, rough, seedy; depressed, in low spirits, in poor spirits, in the doldrums, out of sorts
down

I'm just feeling down. - Ben sadece keyifsiz hissediyorum.

Actually, I'm feeling a bit down. - Aslında, biraz keyifsiz hissediyorum.

off colour [Brit.]
ailing
queer
indisposed
in the doldrums
(someone) who feels unwell
under the weather

I'm a little under the weather. - Sanırım biraz keyifsizim.

You seem to be a little under the weather. - Biraz keyifsiz gibi görünüyorsun.

unhappy, in low spirits, down
seedy
doleful
dispirited
humorless
joyless
in poor spirits
bad
{s} mean
{s} humourless
{s} spiritless
off colour
keyif
joy

Tom was caught joyriding in a stolen vehicle. - Tom bir çalınan aracın içinde keyif binişinde yakalandı.

keyif
pleasure

Frank was waiting with pleasure for the date in the evening. - Frank keyifle akşamki randevuyu bekliyordu.

You will derive great pleasure from this book. - Bu kitaptan büyük bir keyif alacaksınız.

keyifsiz olmak
feel down
keyifsiz olmak
be down
keyifsiz bir biçimde
cheerlessly
keyifsiz bir şekilde
humorlessly
keyifsiz görünmek
look seedy
keyifsiz olmak
be in low spirits
keyifsiz olmak
be in a huff
keyifsiz olmak
feel blue
keyifsiz olmak
to be in low spirits
keyif
bliss

You don't need much to be blissfully happy. - Keyifli bir şekilde mutlu olmak için çok fazla şeye ihtiyacın yok.

Tom is blissfully happy. - Tom keyifli şekilde mutlu.

keyif
{i} delight

I've just received some delightful news. - Ben az önce keyifli bir haber aldım.

We've had a most delightful day. - Çok keyifli bir gün geçirdik.

keyif
spirits

She came home in low spirits. - O, eve keyifsiz geldi.

keyif
kief
keyif
fun
keyif
high spirits
keyif
health
keyif
relish
keyif
merry
keyif
rollick
keyif
kick

Tom decided to just kick back and relax. - Tom sadece keyif çatmaya ve dinlenmeye karar verdi.

keyif
zest
keyif
cheer

This will cheer you up. - Bu seni keyiflendirecek.

He was cheered by the good news. - O, iyi haber tarafından keyiflendi.

keyif
slight intoxication
keyif
merriment
keyif
pleaure
keyif
health; temper, mood, spirits; pleasure; merriment, fun; slight intoxication
keyif
conviviality
keyif
kef
keyif
exhilaration
keyif
enchantment
keyif
psych. euphoria
keyif
rejoicing
keyif
slang hashish
keyif
pleasure, merriment, amusement
keyif
temper
keyif
pleasure in life, feeling of well-being; delight, joy
keyif
humour [Brit.]
keyif
humor

For the past few days Jane has been quiet and out of humor. - Son birkaç gündür Jane sessiz ve keyifsizdir.

keyif
glee
keyif
joviality
keyif
mood, humor, state of mind
keyif
high, kef, dreamy and languorous state
keyif
{i} humour
Türkçe - Türkçe
Sağlığı pek yerinde olmayan, rahatsız
Neşesiz
na-mizaç
keyif
Yolsuz ve kural dışı istek: "Niye bir memurun keyfine boyun eğiyorsunuz?"- N. Cumalı
keyif
Alkollü içki ve başka uyuşturucu maddeler kullanıldığında insanda görülen durum
keyif
Esrar
keyif
Rahat, huzur, afiyet
keyif
Yolsuz ve kural dışı istek
keyif
İstek, heves, zevk
keyif
Vücut esenliği, sağlık
keyif
Canlılık, tasasızlık, iç rahatlığı: "Bu keyif ne kadar sürerdi? Tahminime göre beş on dakikadan fazla sürmezdi."- Y. K. Karaosmanoğlu
keyif
Rahat, huzur, afiyet. İstek, heves, zevk: "Ağır ağır keyifle başladım kahvemi çekmeğe."- S. F. Abasıyanık
keyif
Canlılık, tasasızlık, iç rahatlığı
keyifsiz